83 milyonluk Türkiye nüfusunun yarısını kadınlar oluştururken 145 sığınma evinin toplam kapasitesi 3 bin 482 ile sınırlı. Konuya ilişkin CİMER’e başvuru yapan CHP’li Ali Şeker, “İktidar kadınların çığlığını duymak istemediği gibi, cinayetleri de görmek istemiyor” dedi. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı İdil Yalçıner Şimşek ise sığınma evlerinin sayısının da olanaklarının da yetersiz olduğunu vurguladı.
Kadına yönelik erkek şiddeti Türkiye’nin en büyük toplumsal problemlerinden biri olmayı sürdürürken, devletin bu konu özelindeki politikaları ise sorunlara çare olmaktan çok uzak kalıyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’nin (CİMER), CHP İstanbul Milletvekili ve Meclis Sosyal İşler Komisyonu üyesi Dr. Ali Şeker’in kadın sığınma evleriyle ilgili bilgi alma başvurusuna verdiği cevap, ülkedeki önemli sorunlardan birini yeniden gündeme getirdi.
CİMER’den gelen yanıtı kamuoyu ile paylaşan Şeker, “83 milyonluk ülkemizde nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyor. Ancak ülkemizde sığınma evlerinin toplam kapasitesi yalnızca 3 bin 482. Bu kapasitenin derhal artırılması şart. Sığınma evlerinde 10 bin kadına 1 yer bile düşmüyor” dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilere göre 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında 440, 2019 yılında 474 kadın öldürülürken 2020 yılının ilk 6 ayında en az 146 kadının erkek şiddetiyle can verdiğini belirten Şeker, “Neredeyse her gün bir kadın yurttaşımız öldürülüyor. Kadınlar boşanmak istediği için, ayrılmak istediği için katlediliyor. Emine Bulut’un “Ölmek istemiyorum!” çığlığı hala kulaklarımızda. Ancak iktidar bu çığlığı duymak istemediği gibi, yaşanan kadın cinayetlerini de görmek istemiyor” diye konuştu.
30 BÜYÜKŞEHİRDE SADECE 9 SIĞINMAEVİ VAR
Belediyeler Kanunu’nun 14. Maddesi, “Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konuk evi açmak zorundadır” hükmü ile nüfus kriterine bağlı olarak sığınma evi açmayı bir zorunluluk olarak saymasına rağmen CİMER tarafından verilen yanıta göre Türkiye’deki sığınma evlerinin sayısı şu şekilde:
► Büyükşehir Belediyelerine bağlı 9 kadın konukevi, il/ilçe belediyelerine bağlı 23 kadın konukevi olmak üzere toplam 32 kadın konukevinde 703 kapasite ile hizmet veriliyor.
► Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı 81 ilde 110 kadın konukevi 2.717 kapasite ile hizmet veriyor.
► Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne bağlı 2 kadın konukevi 42 kapasite ile hizmet veriyor.
► Sivil toplum kuruluşuna bağlı 1 kadın konukevi 20 kapasite olmak üzere, ülke genelinde 145 kadın konukevi 3 bin 482 kapasite ile hizmet veriyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN HEDEF ALINMASI KADINI YALNIZLAŞTIRIYOR
Son günlerde kamuoyunda gericiler ve iktidar tarafından hedef haline getirilen İstanbul Sözleşmesi’nin önemine de değinen CHP’li Şeker, “İstanbul Sözleşmesi’nin amacı, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak iken her gün bir kadının katledildiği, gazeteciler tutuklu yargılanırken kadına yönelik şiddetin faillerinin tutuksuz yargılanmasının olağanlaştığı bir dönemde belirli kesimler kadınları şiddet karşısında yalnızlaştırmak için sözleşmenin fesh edilmesini istiyor. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme niyeti, kadına yönelik şiddete ve artan kadın cinayetlerini görmezden gelmelerinin bir yansımadır. Hükümet bu bakış açısını değiştirmeli, kadına yönelik şiddetle mücadelede, sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmelidir” dedi.
SIĞINAKLARIN SAYISI DA OLANAKLARI DA YETERSİZ
Konuya ilişkin BirGün’e konuşan Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı İdil Yalçıner Şimşek, sığınma evlerinin sayısının çok yetersiz olduğunun altını çizdi. Şimşek, “Mevcut sığınma evlerinin de olanakları çok kısıtlı. Kadınlar sığınma evlerinde 1 ay kalabiliyorlar ve 1 ayın sonunda çıkartılıyorlar. Bunun yanında 10 yaşından büyük erkek çocuğuyla kalamıyor. Kadınlara ‘ya hayatını seç ya da çocuğunu’ deniliyor” ifadelerini kullandı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ İHLAL EDİLDİ, GÜVENLİK ZAFİYETİ ARTTI
“Birkaç ay önce sığınma evine yerleştirilen kadının evli olduğu erkek tarafından bulunduğunu duyduk. Özellikle küçük yerlerde ciddi güvenli zafiyeti var” diyen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul Sözleşmesi ilk imzalandığı zaman sığınakların sayıları daha yüksekti. Yönetimler değiştikçe sığınaklar kapatılmaya başlandı ya da yenileri açılmadı. Bu belediyelerin inisiyatifinde olmamalı, devlet müdahale etmeli, kendi sığınma evlerini açmalı. Sığınma evleri de tek başına bir çözüm değil. Devletin şiddet gören kadınlar için başka çözümler de bulması gerekiyor. Mesela pandemi döneminde güvenlik nedeniyle kadınlar alınmadı, test yapılmadı. Birçok kadın sokakta kaldı, şiddet gördükleri eve geri dönmek zorunda kaldı.”
İNFAZ YASASIYLA KADINLAR TEHLİKEYE ATILDI
İnfaz yasasıyla birlikte şiddet faillerine af getirildiğini ve bu kişiler serbest bırakılırken kadınlara haber verilmediğini söyleyen Şimşek, İstanbul Sözleşmesi’ne göre kadınlara haber verilmesi gerektiğini hatırlatarak, “İstanbul Sözleşmesi’nin gereği tabii ki sadece aramak değil aynı zamanda o kadının güvenliğini de sağlamakla yükümlüler. Arayıp ‘Bıraktık, sen başının çaresine bak’ demiyor sözleşme ama Türkiye’de uygulama bu şekilde oldu. Failler cezaevinden çıktıktan sonra pek çok kadının öldürüldüğünü gördük” dedi.
KADINLAR DEVLET ELİYLE YALNIZLAŞTIRILIYOR
Şimşek, iktidarın hedefinde olan İstanbul Sözleşmesi’nin öneminden bahsederek sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Sözleşmeden imza çekilmesi gündemde. Sonuna kadar İstanbul Sözleşmesi’nin arkasında durmamız gerekiyor. Toplumun yüzde 70’i sözleşmeden imza çekilmemesi yönünde düşünüyor ancak iktidar ve medya toplumun çok büyük bir kesimi sözleşmeden dolayı mağdurmuş gibi bir algı yaratıyor. Sözleşmeden geri çekilmek kadınları devlet eliyle yalnızlaştıracak.”
Kaynak: Birgün / Seda Balmumcu