CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, TBMM Genel Kurulu’nda 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu üzerine konuştu.

‘BU BÜTÇE YANDAŞA RANT YOKSULA ÖLÜM BÜTÇESİDİR’

Konuşmasına başlamadan önce stenograflara ve Başkanlık Divanındaki tek kadın milletvekiline kırmızı karanfil vererek tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayan Şeker, konuşmasına Çamlıhemşin’de yaşanan çevre olaylarının simgesi haline gelen Rizeli Havva Ana’nın “O vali iki tane çapulcu diyor bize. Biz çapulcuyuz da sen nesin. Gözün kör olsun vali gibi. Vali kaymakam kimdir? Kimdir devlet ya? Devlet bizim sayemizde devlettir. Ben halkım.” Sözleriyle başladı.

Konuşmasını “10 gündür, Havva Ana’nın sorguladığı devletin bir yıllık bütçesi hakkında konuşuyoruz. Meclis adına devletin kurumlarının geçmiş harcamalarını denetleyen sayıştayın bile çalıştırılmadığı bir iktidar döneminde biz bütçeyi konuşuyoruz” diyerek sürdüren Şeker, “Meclis çoğunluğunuz nedeniyle yapıcı tüm eleştirimizi ve önerilerimizi reddedip kabul ettiğiniz bu bütçe, bir sömürü bütçesidir. Bu bütçe yandaşa rant, yoksula ölüm bütçesidir. Üretim yok bu bütçede. Üretilenin hakça paylaşılması da yoktur. Çünkü sizin için devlet Saraydaki mutlu azınlığın iktidarını ne pahasına olursa olsun korumaya dönük bir aygıttır. Daha çok güvenlik, daha çok silah, daha çok baskı, toma ve bibergazıdır devlet.” diye konuştu.

Konuşmasında genel ekonomik verilerden bahseden, hazırladığı tablo ve resimlerle anlatımlarını sürdüren Şeker “2002’de halkın bankalara borcu 6.5 milyar dolardı. 2015’de tam 382 milyar doları buldu.2002’de icra dosyası sayısı 8,5 milyon’du. 2015’de 3 katına çıkardınız ve 24 milyon oldu.2002’de nüfusun en zengin yüzde biri, toplam servetin yüzde 34’üne sahipti. 2015’de yüzde elli dördünü eline geçirdi.” dedi.

‘KAMU YARARI BU İŞİN NERESİNDE?’

Kamu Özel Ortaklığı Sistemi ile yapılan hastanelere değinirken hazırladığı tabloları gösteren Şeker, “1200 yataklı Konya Karatay Şehir Hastanesi normal ihale yöntemiyle 193 milyon liraya maloldu. Buna karşılık sizin kamu özel ortaklığı yöntemiyle yapılacak olan 1600 yatak kapasiteli Kayseri Şehir hastanesinin kamuya 25 yıllık maliyeti 3,5 milyar lira oluyor. Yandaş şirket 1600 yataklı bu hastane için toplam 427 milyon TL yatırım yapacak. Sağlık bakanlığına kiralayacak. Bakanlık, 25 yıl boyunca hasta gelsin gelmesin yüzde 70 doluluğu garanti ederek, çocuklarımıza adeta deli dumrul vergisi ödetecek. 3 yılda kira ile yatırımını çıkaracak olan yandaşınıza, çocuklarımız 22 yıl daha yılda 138 milyon lira kira ödeyecek. Rakamlarını öğrenebildiğimiz 8 hastane için bu yöntemle toplam 3 milyar 900 milyon Lira yatırım yapacak şirketlere, 25 yılda 30 milyar 400 milyon Lira yani 8 kat fazla ödeme yapacağız. İnşaatı, doğayı betona boğmayı gelişim sanıyorsunuz. Türkiye’nin her yerinde karşınıza dikilen çevre duyarlılıklarını yok sayıyorsunuz. Hain ilan ediyorsunuz. Jandarmaları, askeri, polisi halkın karşısına dikiyorsunuz. Üretim olmayan bütçede elbette ki emeğin yeri olmaz. Taşeron sistemi denen ücretli kölelik sistemini ülkemizin tüm kurumlarına, hatta meclise bile soktunuz. Şimdi de “işçi kiralamayı” getirmeye çalışıyorsunuz. Sayın bakanlar. Kamu yararı bu işin neresinde? “ diyerek bütçe eleştirilerine devam etti.

‘BU SORUNU ÖLDÜREREK, YOK EDEREK, YOK SAYARAK ÇÖZEMEYİZ’

Konuşmasında geçtiğimiz hafta Cuma günü CHP Heyeti olarak Diyarbakır, Cizre, İdil, Nusaybin ziyaretlerinden de bahseden Şeker konuşmasının son bölümünde şunları söyledi: “Uzun yıllardır bir şiddet sarmalının içerisinde yaşıyoruz maalesef. Onbinlerce insanımızı kaybettik. Sayın başbakan yardımcısının açıkladığına göre 1 trilyon dolar para çözümsüzlük sürecinde çöpe atıldı. Cumhuriyet tarihin en büyük katliamı Ankara’da Gar meydanında yaşandı. Hiçbir sorumluluk duymadınız. 1 ay önce ikinci canlı bomba eyleminde 2 sokak ötemizde 29 asker sivil vatandaşımız hayatını kaybetti. İçlerinde asker şehitlerimiz de vardı. Siz olayı sadece kınadınız. Suruç’ta, Diyarbakır’da, Sultanahmet’te bombalar patladı. Adıyaman’a gittik. Bu eylemcileri yıllardır dinlediğinizi tespit ettik. Sizleri uyardık. Gelin bunları araştıralım dedik. Reddettiniz.

80’li yıllar Diyarbakır cezaeviyle, 90’lı yıllar faili meçhul cinayetler, köy boşaltmalarıyla anılıyordu. Sorunu 2000’li yıllarda neredeyse sıfır çatışmayla devraldınız. Herkesten gizlediğiniz, gizli ajandalı çözüm süreci ile Kürt sorununu çözmek yerine, kendinize oy devşirmek için kullandınız. Geldiğimiz noktada şehirler boşaltıyor, insanların evleri başlarına yıkılıyor. Bu sorunu öldürerek, yok ederek, yok sayarak çözemeyiz. Biz Kürt sorununa seçimde kullanmak amacıyla değil, barış, kardeşlik, insan hakları özgürlükler çerçevesinde çözüm bulmak amacıyla yaklaşıyoruz.

Einstein’ın ifadesi ile aynı yöntemleri tekrar tekrar deneyerek farklı sonuç beklemek deliliktir. Suruç, Adıyaman, Diyarbakır, Van, Yüksekova, Hakkari, Sur, Cizre, İdil, Nusaybin ve Mardin’e gittik. CHP heyetleri olarak olayları yerinde gördük, inceledik. Sivil halkla da konuştuk, devletin yetkililerini de dinledik. Bizim gördüğümüz, bölgede yaşanan tam olarak duygusal kopuş. Umursamaz tavırlarınız ülkemizi hızla bir iç savaş ortamına sürüklemekte. Şehit Jandarma Astsubay Kenan Yıldız’ın geride kalan oğluna da üzüldük, Yüksekova’da evinin önünde öldürülen terzi Fettah Es’in çocuklarına da.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üzülmek ve şehit cenazelerine katılmanın dışında da bir şeyler yapmalı. Barışın sağlanması için görevimizi yapmalıyız ve inisiyatif kullanmalıyız. Yarın ölecekler bugün hala yaşıyorken insanları yaşatmak adına bir şeyler yapmalıyız. Siyaset çözüm merkezi olmalıdır. Şiddet çözüm getirmez. Ne bir askerimizi, polisimizi, ne de bir sivil vatandaşımızı kaybetmemeliyiz artık. Bugünden tezi yok, mecliste 4 partinin katılımıyla “Gerçekleri araştırma ve Kürt sorununun çözümü komisyonu” kuralım. Kürt sorununun kendisini ve çözümünü partilerin istismar konusu olmaktan çıkaralım. Gizli ajandalarla değil, şeffaf bir şekilde, eşit temsille, ortak aklı kullanarak bir mutabakat sağlayalım. Bütçeyi çatışmaya değil, barışa, kalkınmaya, yoksulluğu gidermeye kullanmalıyız.”