CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle depremde ve bugünkü sel felaketinde hayatını kaybedenleri saygıyla ve acıyla selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Önceki gün, Hatay’da bir toplantıda arkadaşlar şöyle söylediler, dediler ki: “Hepinizi saygıyla ve acıyla selamlıyorum.” Bu acıyı unutmamak gerekiyor, bu acının gereğini yapmak gerekiyor.
Öncelikle, daha önce -biliyorsunuz- Ayamama Deresi’nde bir sel felaketi yaşandı, onlarca vatandaşımızı İstanbul’da sele kurban verdik. Sele kurban verdiğimiz o yerde “Derenin intikamı ağır olur.” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan -o zaman Başbakandı- ve o öyle dedikten sonra o derenin yatağına yüzlerce gökdelen dikildi ve orada yeni bir intikamı bekliyor o gökdelenler. Nasıl Hatay’da yumuşak zeminlere yapılan o binalar bir bir devrildiyse, Esenyurt’ta da temeli olmayan o gökdelenler, 30-40 katlı gökdelenler, maalesef yıkılmayı bekliyor ve bu konuda sorumluluğu olanlar sorumluluğunun gereğini yerine getirmek yerine işi yine kadere havale ediyor.
Bu kederli günlerde, biz 92 Erzincan depreminden akıllanmadıysak, 99 Marmara depreminden akıllanmadıysak, bu Maraş depremlerinden, Pazarcık, Altınözü depremlerinden de akıllanmayacaksak bu ülkenin geleceği karanlık. Burada yıkım yaşanırken bu yıkımda kaybettiğimiz 10 binlerce vatandaş var ve 102 hekim, 500’e yakın sağlık çalışanı var. Ve bizim kaybettiklerimiz, orada hayatını kaybedenler şanslı mı, şanssız mı? Oradan kurtulanlar bunu şöyle söylüyorlar: “Biz kurtulduk acaba biz mi şanslıyız hayatını kaybedenler mi?” Bu yıkımdan sonra oralar -bu şekilde, görüyorsunuz- toz duman ortalık. Bu tozun, bu asbestin, civanın, ağır metallerin oradan ortama karışmasını, solunum yoluyla alınmasını engellemek için oradaki enkazın üzerine bir su püskürteceksiniz, bundan bile âcizsiniz. Oradaki bu tozlar, asbestler yirmi yıl sonra kanser olarak öldürmeye devam edecek.
Depremden önce tedbir almadınız, o binalar mezar oldu; deprem sırasında enkaza yetişmediniz, AFAD 2’nci bir afet oldu, onlar can çekişe çekişe donarak öldüler. İlk on ikinci saatte ben oraya gittiğimde 30-40 acil yardım talebi olan, bas bas yardım talep edenlerin seslerini kendi kulaklarımla duydum. İki gün boyunca bir tane AFAD görevlisi -müdürleri de başta olmak üzere- “Buraya koşun, buraya ekip gönderin, buraya ekipman gönderin.” dediğimiz hâlde maalesef bir tanesine bile ekip gitmediğini sekiz on saat sonrasında acı bir şekilde gördüm ve onlar bağıra bağıra öldüler ve biz hâlâ her şey normal gibi konuşuyoruz burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun toparlayın.
ALİ ŞEKER (Devamla) – Sağlıklı bir barınma koşulu yok. Gelen hemşirelerin kalacakları çadırları yok, dört beş günde 1 çadır tedarik edebildik. Su basıyor o uygun olmayan yere kurulan çadırlar ve orada insanlar bit ve uyuz salgını karşısında küçücük çadırlarda 20 kişi kalmak zorunda kalıyorlar. Bizim bunları bu halkımıza reva görmeye hakkımız yok. Tarım alanları gördüğünüz gibi molozlarla, asbestle, yığınla doldurulmuş durumda. Gelecek kuşakları maalesef zehirlenmek bekliyor yine, buna hakkınız yok. Suriye sınırından, karşıdaki kamplardan gelen kanalizasyonlar Reyhanlı’yı zehirlemeye devam ediyor. Bizim bir an önce zihniyet devrimine ihtiyacımız var. Artık yeter; ölmeyelim, ölmeyelim, ölmeyelim!