ALİ ŞEKER (İstanbul) – Öncelikle hoş geldiniz, sunumunuz için teşekkür ediyoruz.
Şimdi, bir tesis planlanırken o tesisin atıkları da nasıl bertaraf edilecek bunların da planlanması gerekiyor ve buna göre tesisin kurulması gerekiyor. Ancak biz görüyoruz ki çevreye olan etkileri göz ardı edilerek ve çevrede yarattığı tahribat maalesef çok ciddi boyutlara ulaşsa bile, umursamadan bu üretimler devam ediyor. Bu konuda üyelerinizi bilinçlendirme konusunda bir çalışma yapıyor musunuz? Sanayi tesislerinin havzasında kurulu Ergene olsun, Nilüfer olsun, Susurluk olsun. Bu konuda sonuçta Marmara Denizi’ne boşalıyor ve buradaki şehirlerden ziyade sanayi tesislerinin yarattığı kirlilik ciddi zarar veriyor ve bu zarar da 83 milyonun sırtına yükleniyor. TOBB, konut projesi dâhil işte her konunun içerisine giriyor. Peki, bu bertaraf olsun, atık su arıtma tesisleri olsun bu konuda özel bir görev niye almıyor? Burada da talepleriniz var, elektrik maliyetlerinin yüzde 50’si zaten karşılanıyor devlet tarafından çok daha fazlasının karşılanmasıyla ilgili bir talep var. Yani bu tesisler planlanırken ya “Biz çevreyi kirleteceğiz, onun için buna bir maliyet koymayalım.” mı diyorlar? Yani bunlar nasıl bu kadar kontrolsüz bir şekilde çalışıyor. Burada, tabii, bir tarafta işletmeciler, bir tarafta Çevre Bakanlığı, belediyeler bu konuda hep beraber sorumlu çünkü biz bir arıtma tesisine gittik Çorlu’da, oradaki arıtma tesisinin biraz ilerisinden geçen dere simsiyah akıyor. Yani orada iddia olan şu: Biz alıyoruz, bütün atıkları arıtıyoruz, neredeyse içilecek noktaya kadar arıtılmış su elde ediyoruz. Ama biz görüyoruz ki ciddi bir problem var ve bu problem gözümüzü kapatarak üstesinden gelebileceğimiz bir problem değil, mutlaka bunu araştırıp, çözümü ortaklaştırmamız lazım. Yani bir kere niye arıtılmıyor? Bunun hesabı yapılırken “Nasıl olsa biz bu bertarafla ilgili maliyete katlanmayacağız.” mı deniyor? Burada bir problem var ve bu problem de gözümüzü kapatarak çözebileceğimiz bir şey değil. Marmara’da müsilajın hızlanmasının bir sebebi, Ergene’nin doğrudan Saros yerine, atık su deşarjıyla Marmara’ya basılması sonucu hem hızlı balık ölümleri, arkasından da hızla müsilajın geliştiğini gördük. Burada da asıl sorumlulardan biri bu sanayi tesislerinden, yeteri kadar arıtmadan alıcı ortama verdikleri özellikle sıvı atıklar söz konusu. Bu konuda ciddi bir sorumluluğunuz var, TOBB olarak da sorumluluğunuz var, sanayi kuruluşları olarak da sorumluluğunuz var. Tabii ki desteklensin, tabii ki devlet de her türlü üzerine düşeni yapsın ama siz de üzerinize düşeni yapma konusunda daha çok sorumluluk almalısınız diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
TOBB SEKTÖRLER VE GİRİŞİMCİLİK DAİRE BAŞKANI AHMET SAYGIN BABAN – Teşekkür ederim.
Şu kısmına belki cevap verebilirim: Tesisler planlanırken tabii ki o dönemdeki mevzuat gereklilikleri ve deşarj standartlarına göre planlanır. Önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki beş yıl, on yıl içerisinde olabilecek mevzuat değişikliklerine karşı da bir bütçe koyarlar. Sonuçta, tesisleri planladığınız zaman, mesela bina-konut üretimini ele alalım konut üretimini yaparken o anki deprem yönetmeliğine göre yapmak zorundasınız veya o andaki standarda göre yapmak durumundasınız. Mesela, Türkiye’deki bir cam, bir demir çelik, bir kömür santrallerinin ortalama geri dönüş ömürleri iki-üç yıl değil, onlu, otuzlu hatta kırklı yıllardır. Dolayısıyla, bunların çevresel dönüşümü noktası pek tabii ki firmaların mevcut çevre standartlarına göre modernize ederek makinelerini, bakımlarını da zamanında yaparak bu standartlara uyması beklenir. Zaten TOBB’un burada, çevre standartlarına uymayan, kötü örneklere ceza yazılmasın, denetlenmesin gibi bir tutumu olamaz. Kesinlikle çevreye uymayan, buradaki mevzuata uyum sağlayamayan şirketlere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Denetimi Genel Müdürlüğü var, ÇED Genel Müdürlüğü zaten gereğini yapıyor, Balıkesir’de en son gübre fabrikasında gördüğümüz gibi. Demek ki uygunsuzluklarını büyük ihtimalle… Çünkü o gün Sayın Bakanımızın açıklaması o idi ben onun resmî açıklamasını söylemiş olayım. Yani işin özeti: Doğru, hepimizin sorumluluğu var, sadece sanayi tesisleri olarak bakmıyoruz zaten, sunumumuzda da çerçevemiz öyle değildi ama burada dünya daha yeni konuşmaktan yapmaya doğru geçtiği bir dönem içerisine girdi. Biz, daha ilk defa. Biz dünyayı kirleten bir ülke değiliz. Bizim sera gazı salınımımız yüzde 1 tüm dünyaya baktığımızda. Çevreyi kirleten ülkeler bunu konuşmaktan, yeni yapmaya geçti. Dolayısıyla, biz de bunu zaten erken önlem alınması gerektiğini söylüyoruz. Kesinlikle kötü örneklere göre konuşmayalım, ya, tabii ki kötü örnekler vardır, onlara da gereken cezayı zaten kamu verecektir diye düşünüyorum.
TOBB YÖNETİM KURULU ÜYESİ CENGİZ GÜNAY – Kıymetli Vekilim, tabii, Tekirdağ örnek bu konuda, -derin deşarjla alakalı- Türkiye’de ve dünyanın en büyük çevre projesi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çevre değil ama.
TOBB YÖNETİM KURULU ÜYESİ CENGİZ GÜNAY – Ama yapılan projenin içeriği o. Şimdi, bu yıllardan bu yana gelen bir sorun. Tekirdağ 1970’li yıllarda sanayileşmeyle alakalı düzensiz ve plansız gelişme sağlamış. Biz, bu çalışmalar kapsamında 8 tane ıslah organize sanayi bölgesi kurduk. Bakanlık planlarına göre kurulmamış, belediyelerin vermiş olduğu yetkilerle kurulmuş sanayileşme alanları da var. Şimdi, buradaki amaç, gerçekten sanayinin yaratmış olduğu tahribatı bilimsel anlamda nasıl ortadan kaldırabiliriz, nasıl bununla alakalı etkilerini yok edebiliriz ya da eskiye nasıl getirebiliriz gibi. Burada tabii ki hem sanayicilerimizin üzerine hem de kamunun üzerine düşen sorumluluklar var. Proje bitmek üzere, tamamlanmak üzere. Tam anlamıyla sistem çalıştığında bu yapılan projenin ehemmiyeti ortaya çıkacak -ya da kötü anlamda- ama yapılan proje gerçekten Türkiye’nin en büyük çevresel projesiydi, dönüşümle alakalı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sonuçlar olumsuz. Göstergeler bize olumsuz sonuçlarını gösteriyor.
TOBB YÖNETİM KURULU ÜYESİ CENGİZ GÜNAY – Şimdi şöyle derin deşarjla alakalı: Hâlâ birkaç noktada bağlantı hatları tamamlanmadı, onlar bugün yarın tamamlanacak, yüzde 100 kapasiteyle çalışmaya başladığında, o zaman etkilerini göreceğiz, iyi ya da kötü yönde ama iyi olacağı kanaatindeyiz.