ALİ ŞEKER (İstanbul) – Öncelikle sunumunuz için teşekkür ediyorum. Üç kuşaktır da Marmara Denizi’yle ilgili yapılan çalışmalardan dolayı ailenize sizin nezdinizde teşekkür ediyorum, kaybettiklerimizi de rahmetle anıyorum.
Bu kadar kendinizi sorumlu hissedip Marmara Denizi’nin sahibi gibi oraya sahip çıkmaya çalışıyorsunuz. Bu süreç içerisinde yeteri kadar destek bulabiliyor musunuz? Az önce dediniz ki: “Bir yıllık bir destek bulabildik, bu balıklardaki kirlenmenin sonuçlarını takip etmek amacıyla yaptığımız proje için.” Bu konuda da bence yeterli destek sunulmalı yani sizin gibi ömrünü Marmara Denizi’ne vermiş olan bilim insanlarına karşı da tüm Türkiye’nin sorumluluğu var, bunu da hem Meclis olarak hem tüm Türkiye olarak yerine getirmeliyiz diye düşünüyorum.
Siz özellikle Marmara Denizi’nin bu akıntılı durumundan dolayı yani sabit bir deniz değil, işte 2.000 metre derinliğinde olan bir deniz değil ki derine verdiniz orada anoksik ortam var o atıklarınız bertaraf oldu. Böyle bir deniz değil derinliği buna müsait değil ve akıntılı olması buna müsait değil. Onun için “Marmara Denizi derin deşarja uygun değil.” diyorsunuz ki bu kendini her noktada gösteriyor Marmara Denizi’nden işte Boğaz’a verilen su birkaç anaforla yukarı çıkıyor diye daha önce konuştuğumuz doğrudan gitmiyor o tepelere çarpıyor ve anafor oluşuyor ve geri dönüyor siz yüzde 10 diyorsunuz, neredeyse yüzde 10-20 bile Karadeniz’e gitmiyor. Gitmesi de çözüm değil niye biz kirliliği götürüyoruz? Bir damla suyu bile arıtmadan vermemek lazım, alıcı ortam olarak kullanmamak lazım Marmara Denizi’ni ama bakıyorsunuz projeler hep erteleme üzerine kurulu yani “Biraz daha büyük denize atalım, biraz daha büyük deniz atalım.” Bu sefer şeyde bir problem var, Ergene’nin derin deşarjında daha büyük denizden daha küçük denize kirlilik atılınca hemen orada kendini koyuverdi ve deniz hızla öldü. Hâlbuki Saros’u öldürmüyordu Saros’u hatta pırıl pırıl bir deniz olarak biliyoruz. Hâlbuki o kapalı ve kirlenmiş olan bir denize biraz daha, bir damla daha koyduğumuzda hızla, bir iki ay içerisinde balıkların öldüğünü siz orada tespit etmiştiniz. Sonra, bu sadece balık yaşamında değil alg yaşamında, bitki yaşamında, kabukluların yaşamında hep kendini gösteriyor ve bunun sonunda da oradaki canlılık bir bir yok oluyor.
Bu dönem çok şey değil yani insan hayatını çok etkileyen bir dönem değil ama daha önce gelen hocalarımız da şunu ifade etti dediler ki bu alglerin zehirli olanları, özellikle bu beyaz mideyle ilgili olan sorunun bir benzerinin tekrar yaşanabileceğini ve insanların denizden doğrudan zehirlenebileceğini zaman içerisinde bu kokudan dolayı çürük yumurta kokusundan dolayı insanların artık Marmara’nın kıyısında yaşayamayacağı… Ki biz bunları Haliç’te yaşadık, İzmit Körfezi’nde yaşadık, İzmir’de yaşadık ve bunları tekrar yaşayacağız ve bu, gelmekte olan geliyorken işte insana zarar vermeden Marmara Denizi’ni nasıl koruyabileceğiz? Hep birlikte, acilen ve acilen bunu hayata geçirmemiz gerekiyor.
Bu konuda da özellikle işte bu “Derin deşarjla hâlâ biz bu işi çözüyoruz.” durumu bizi hızla Marmara Denizi’nin de ölümüne götürüyor. Bizim bu konuda sizlerden daha fazla destek almamız gerekiyor ve mutlaka bu konuda çalışan bilim adamlarını -biz geldik dinledik ama- bir araya getirip tartıştırmak gerekiyor ve bunu da çok uzatmadan yapmak gerekiyor. Aynı anda bir konferansta toplayıp hızla, Marmara Denizi’ne karşı sorumluluğumuzu hep birlikte yerine getirmemiz gerekiyor.
Ben bir kere daha sizlere teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
MEHMET LEVENT ARTÜZ – Ben teşekkür ederim. Bir şey ekleyebilir miyim?
BAŞKAN MUSTAFA DEMİR – Tabii, buyurun.
MEHMET LEVENT ARTÜZ – Şimdi, şu arkada bir tane grafik var şu birincisi şu koymuş olduğum temparatür. Bunu dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz, bu, aşağı doğru artan bir şekilde iner, dümdüz iner. Burada yukarıda bir sabit sıcaklık ve tuzluluk sonra arada büyük bir kırılma yani bizim ara yüzey dediğimiz ve aşağıya doğru yeniden bir düüşüş var. Yani bu, 2 tane farklı denizi gösteriyor. Siz normal derin deniz deşarjı yapacağınız bir yerde, mesela Ege’de bu grafiğin aynısını, aynı ölçümü yapıyor olsanız bu aşağıya doğru giden, gittikçe artan düz bir çizgi hâlinde olacak. Yani tuzluluk artacak az bir oranda, sıcaklık düşecek sürekli ama burada öyle değil.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Kaçıncı metrede bu?
MEHMET LEVENT ARTÜZ – Ara yüzey 20-25 metrelerde. Bir sene evvel Karadeniz’e düşen yağış miktarıyla orantılı oynar 20 ila 25 metre arasında oynar. Onun için diyorum yani özellikle Marmara Denizi’yle ilgili bir ders konulmalı ki insanlar temel olarak Marmara Denizi’nin ne olduğunu bilsinler. Onun için imkân yok yani böyle bir denizde öyle bir deşarja kesinlikle imkân yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bir de başka bir şey daha söylemek istiyorum. Biz bunu alttan verdik, sonuçta o kirleticiler yüzeye her hâlükârda çıkmıyor mu yani şeye göre?
Madem Ergene doğru düzgün arıtılıyor, daha geçen iki hafta önce Ergene’ye gittim simsiyah, kokudan yanına yaklaşılmıyor Ergene hâlâ zehir akıyor. Bir yandan arıtıldı denen, derin deşarja verilen su, balıkları öldürüyor. Bizim orada gördüğümüz o Ergene’den çıkan tesisteki su, balıkları öldürmez bana göre. Demek ki orada yine bir problem var, yine orada bir karışım var. Sistem iyi işlemiyor.
Teşekkür ederim.