ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; şimdi 4+4+4 sistemine geçtiniz ama lise tarafı tamamen çökmüş durumda. Ortaokul tarafı da çöküyor. Açık liseye giden öğrenci sayısı 1 milyon 287 bin 249. Bu ne demek? Örgün eğitim çağındaki çocuklar okula gitmek yerine evlerindeler. Evlerinde de değiller bunlar. Ya ucuz iş gücü olarak, çocuk işçi olarak bir yerlerde çalışıyorlar ya da çocuk gelin olarak erken yaşta evlenmeye doğru zorlanıyorlar.
Şimdi, örgün eğitim çağındaki çocuklarımıza biz örgün eğitim vermeliyiz. Yani açık lise adıyla, çocuklar evinde, arada uğrayıp gelip gitmesi kabul edilebilecek bir şey değil. Yani bu 4+4+4 sistemi aslında 4+4 -onda 1’ini nitelikli kabul edersek- 0,1 yani 4+4+0,1 sistemi demektir ve eğitim sistemi kalitesi de dünyada 101’inci sıraya geriledi yani eğitim sistemi kalitesinde de ciddi bir kayıp var. Sayın Bakanım, sizin iyiniyetli çabalarınız belki var ama bu on beş yıllık bir politikanın parçası. Sistematik bir şekilde eğitim tahrip edildi ve ciddi bir yıpranma var ve bu yıpranma da maalesef dünya endekslerinde de bizi gittikçe gerilere doğru götürüyor.
Şimdi, bir okulun müstahdemi yok. Müstahdem için okul, velilerden para toplamak zorunda kalıyor; öğretmen-veli birbirine giriyor.
Öğrencileri sınavlarda doğru düzgün yerleştiremiyoruz, adil sınav yapamıyoruz. Öğretmeni alırken adil sınav yapamıyoruz, mülakatla alıyoruz; mülakattaki soruların da neler olduğu basına geniş bir şekilde yansıdı. Yani biz adil işler yapmadıkça, adalet duygusu incindikçe kalite de maalesef düşüyor. O kadar atanamayan öğretmen var, onun yerine hâlâ sözleşmeli öğretmenlerle biz iş görmeye çalışıyoruz.
Çocuklar köylerinde okuyamadıkları için taşımalı eğitimle perişan oluyorlar. Bugün 2 kişilik cemaat olan yere imam atanıyor ama 39 çocuk varsa orada oraya öğretmen atanmıyor. Mutlaka köy okullarının tekrardan açılması yönünde bir çalışma yapılması gerekiyor ki çocuklar ailelerinden uzak, perişan olmasınlar.
Proje okulları, nitelikli dediğimiz okullar da maalesef niteliklerini kaybettiler; çok sayıda öğretmen boşaldı. Proje okulları dediğimiz okullar sadece bir taş duvardan ibaret değil onların bir kültürleri var, oranın öğretmenleri var, öğrencisi var ve belli seviyedeki, belli gruptaki öğrenciler oraya geldiği için de orada sonuçta daha etkin, sınav başarısı elde edebilen, daha başarılı olabilen insanlar yetişiyordu. Şimdi, oralardaki bu öğretmen döngüsü bozulduğu için oralarda da çok ciddi bir sorun yaşanıyor.
Şişli Motor Meslek Lisesi, ilk yerli ve millî motor meslek lisemiz. “Yerli, millî otomobil yapıyoruz.” diyoruz ama ilk motor meslek lisemiz maalesef ortadan kalkıyor. Bu konuda da mutlaka bu yönde bir çalışma yapmak lazım. Oralar AVM yapılıyor.
Yine tarım okulu, Türkiye’nin ilk tarım okulu, Mehmet Akif Ersoy’un da okuduğu tarım okulu maalesef bir vakıf üniversitesine, özel üniversiteye devredildi. Saman ithal ediyoruz doğal olarak. Şimdi “Yerli otomobil yapıyoruz.” diye “Anadol” yapmaya kalksak samanı da ithal olacağı için o da yerli ve millî olmayacak bu arada.
Cemaat ve vakıflara değerler eğitimi verdiriyoruz. Cemaat ve vakıflara değerler eğitimi verdirirken Millî Eğitim Bakanlığı bu değerleri bilmekten uzak mı? Niye biz bunlara veriyoruz? Bir cemaatin Türkiye’yi nerelere götürdüğü ortada. 15 Temmuzda kendi arkadaşlarına bomba atıp 49 polis memurunu bir bombayla şehit ettiler buradaki Gölbaşı’nda. Eğer siz insani değerlerden uzaklaşmış birinin kulu olarak bir insanı yetiştiriyorsanız -bu hangi cemaatten olursa olsun- kendini insan yerine koymayıp birinin kulu kölesi olarak görüyorsa, o, arkadaşını da parçalıyor, öldürebiliyor ve cemaatlere teslim edilmiş olan bu değerler eğitimi Türkiye açısından çok ciddi bir sıkıntı.
Yurt meselesinde de bütün kamunun, belediyelerin binaları bir vakfa, birkaç vakfa verilip oralarda çocukların yurt meselesini çözmesi isteniyor. Bu yanlış bir şey. Geçmişte bir cemaatin o yurtlarda çocukları nasıl caniye çevirdiğini hep beraber gördük. Devlet bu görevi doğrudan kendisi yapmalı. Bu konuda devletin organları var ve devletin binaları, devletin arsaları, devletin varlıkları yine devletin elinde kalmalı. Bugün Ahmet geliyor, yarın Mehmet geliyor; bunlara vermekle bu iş doğru bir yola sokulamaz diye düşünüyorum.
Sübyan mektepleri meselesi var. Şimdi, yükseköğrenim dışında hepsini Millî Eğitim Bakanlığı normalde eğitimi düzenliyor diye biliyoruz ama daha 3-4 yaşında, soyutla somutun ne olduğunu bilmeyen, hayalle gerçeğin ne olduğunu bilmeyen çocuklar “Günahlarım çoğalmadan öleyim.” diye annelerine gidip şikâyette bulunuyorlar. “Bir an önce cennete gideyim.” diye şikâyette bulunuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yani bu konuya da mutlaka el atmak gerekiyor. Çocuklarımız geleceğimiz