ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bakın, ben Tabip Odasıyla ilgili tarafını konuşuyorum paralel olduğu için.
Bu 11’nci maddede Genel Kuruldaki on dakikalık konuşmam nedeniyle burada olamadığım için şimdi anlatmak istiyorum size yapılan hatanın, yapılan bu düzenlemenin halk sağlığında nasıl bir soruna yol açacağını.
Bunun bir başka tarafı var. Biliyorsunuz, demokrasiler çıkar gruplarıdır; “çıkar” derken hem toplum çıkarı hem o meslek erbabının kendi çıkarlarını savunması. Doktorlar kendi çıkarını savunacak, hastalar kendi çıkarını savunacak, halk kendi çıkarını savunurken Meclis de herkesin çıkarını gözetecek ama burada esas olan, kamu yararı. Burada bu düzenleme kamuya faydalı bir düzenleme değil. Bir boşluk var; bu boşluk çerçevesinde de insanlar özellikle zincir hastanelerde, onlarca yerde çalıştırılacak. Öyle çalıştırıldığında da bir kişi 10 yerde çalışırken, 15 yerde çalışırken bazı hekimler iş bulamayacak. Biliyorsunuz, ahilik kültürü diye bir kültür var; komşusu açken, siftah yapmamışken diğeri gelen müşterisini ona yönlendirir. Burada, bir kişi dolaşacak, hastaları kendi kaderleriyle baş başa kalacak o dolaştığı yerlerde ve bunu denetleyecek hiçbir mekanizma şu anda fiilen yok.
ABDULLAH AĞRALI (Konya) – Başkanım, bunlara bir cevap vereyim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bakın, ben bir konuşmalarımı bitireyim ondan sonra siz cevap verirsiniz.
Bu, bant işçiliği gibi bir şey. Doktorları da bant işçisi gibi oradan oraya zincir hastanelerin zincirlenmiş köleleri olarak çalıştıracaksınız ve onları bir yerlerde çalıştırmaya mecbur kılan patronlarının çıkarlarına hizmet edeceğiz; bu, doğru değil, bu, hekimlerin çıkarlarını göz ardı eden bir durum. Bunu mutlaka korumamız gerekiyor çünkü biz bu milletin Meclisiyiz.
ABDULAH AĞRALI (Konya) – Sayın Başkan…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bakın, bitsin sonra cevabını verirsiniz.
Biz bu milletin bütün gruplarının çıkarlarını savunmak durumundayız; yani yaptığımız işte bir adalet olmalı. Tamam, Adalet ve Kalkınma Partisi diyorsunuz ama yani adaletsiz bir sonuca yol açacak bir düzenlemeyi buradan geçirmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, bizim buradaki çalışmamız Anayasa’ya göre; biz bir komisyonuz ve Anayasa’nın bize verdiği yetkilerle çalışıyoruz. Türk Tabipleri Birliği de Türk Diş Hekimleri Birliği de anayasal kurumdur; Anayasa’yla düzenlenmiştir ve bütün dünyada olduğu gibi meslek erbabının ve halkın çıkarlarını gözetmek, onların etik değerlere uygun çalışıp çalışmadığını kontrol etmekle görevlidirler. Yani bugün İstanbul’da görevli bir hekim gidip Muş’ta bir şey yaptığında Muş Tabip Odasının ondan haberi olmadığında, orada kaç tane doktor hangi işi yapıyor bundan haberi olmayacak. Yani o bölgelerde hani “Etkin ve verimli kullanılması.” deniyor ya, Sağlık Bakanlığı buna çok önem verdiğini söylüyor son zamanlarda. Bu, etkin ve verimli kullanılmasını da önleyen bir durum. Yani kimin nerede ne kadar çalıştığı belli olmayan ve bunların hepsi iş istediğinde de bakanlık ona şu anki hâliyle biz bu düzenlemeyi kaldırdığımızda vermek durumunda mahkemeye verdiğinde. Göreceksiniz, mahkeme kararıyla birçok insan birçok yerden yetki alacak, siz de diyeceksiniz ki “Adam mahkemeye verdi, ben ne yapayım?” Bunun mutlaka düzeltilmesi lazım. Bu boşluk kötü niyetli kullanımlara hizmet edecektir. Ben bu boşluk konusunda sizleri uyarmak istiyorum. Bu denetimden uzaklaştıkça oradaki uygulamaların kontrol dışı olduğu… Mesleki etikle ilgili olan davranışların ne olup olmadığını oradaki meslek odaları denetleyecek. Bunları boşluğa bıraktığımızda da insanlar daha sorumsuz davranacak, hastalar daha fazla zarara uğrayacak. Bu düzenlemenin geri çekilmesi -hem 11’inci maddenin hem de 21’inci maddenin- doğru olacaktır diye düşünüyorum. Bu konuda dediğim gibi, bir hastayı ameliyat edip yüzüstü bırakmanın sonuçları fazlasıyla olacak, çantacı doktorlar dediğimiz doktorlar olacak. Mobil doktorluk bu mesleğin pratiğine uygun değil.
Teşekkür ediyorum.