ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; her ne kadar muhalefeti dinlemeseniz de biz yine doğruları anlatmaya devam edeceğiz.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ – 16.00’dan beri sizi dinliyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Evet, dinliyorsunuz ama hiç etkilenmiyorsunuz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Etkili konuşamıyorsunuz demek ki.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çünkü, yani, tamamen kapalısınız, uyarılara da kapalısınız.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – “Dinlemekten öte gitmiyorsunuz.” de.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Geçen hafta “Dijital mecralarla ilgili bir komisyon kuralım.” diyorsunuz, komisyonun kurulmasını beklemeden, onun yapacağı işleri apar topar bu Komisyondan bir an önce çıkartmaya çalışıyorsunuz. Türkiye’yi dünyadan kopartıyorsunuz, gençleri de günümüzden kopartıyorsunuz ve iki buçuk yıldır Wikipedia gibi bir ansiklopediyi kapalı tuttunuz ve çocuklar iki buçuk yıl boyunca o mecradan uzak kaldı. Şimdi, yine benzerini yapıyorsunuz.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ – Ama orada Atatürk’e hakaret içeriğini kaldırmamıştı, ondan dolayı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Evet.
YouTube’u da daha önce kapatmıştınız. Gençleri günümüzden kopartıyorsunuz. Uzaktan eğitim çağında siz uzaktan eğitimi yanlış anlıyorsunuz. Üç yıl, dört yıl geriden gelsin diye çocuklar…
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Geriden eğitim…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Böyle bir “geriden eğitim” olarak anlıyorsunuz herhâlde. Çocukları hakikaten günümüzden, çağımızdan kopartıyorsunuz.
Şimdi, daha önce arkadaşlarımız da bahsetti: KOBİ’ler sosyal medya üzerinden ürünlerini pazarlıyorlar, tanıtımlarını yapıyorlar. Önce bir kriz geldi, daha sonra bir corona krizi geldi, oradan canlı kurtulanları da herhâlde bu sosyal medya kriziyle tamamen ürünlerini pazarlayamaz hâle getirip oradan da bir kriz yaratmanın peşindesiniz; esnaf zaten perişan, bunu yapmamak lazım.
Çin Twitter’la ilgili “Benim bilgilerimi Çin’de tutacaksın.” dediği için Twitter oradan çıktı gitti. Şimdi, Türkiye de aynı şekilde “Bilgileri burada tutacaksın.” dediğinde Twitter’ın gideceğini hepiniz biliyorsunuz. Ve bilgilerin burada tutulmasının, burada saklanmasının, onlara ulaşılmasının ve Türkiye’yle ilgili bilgilerin ayrıştırılmasının mümkün olmadığını siz de gayet iyi biliyorsunuz ama amacınız “yerli medya” diyerek, “yerli sosyal medya” diyerek tamamen kontrolünüz altında, tamamen insanların baskı altına alındığı, hiçbir şeyi eleştiremediği, yanlışı size söyleyemediği bir ortam yaratmaya çalışmak. Böyle bir ortamın size faydası yok. Eğer siz Emniyet supaplarını kapatırsanız, yanlışlarını söyleyecek mecra bırakmazsanız o yanlışlarınızla çok daha derin bir çukura gömülmüş olacaksınız; onun için, bırakın da insanlar bazı eleştirileri bazı ortamlarda yapsınlar. Siz “havuz medyası” diye bir medya ürettiniz ve o ürettiğiniz havuz medyasında bütün o mecralar kapandı. Yani halkın daha önceden 100 binlerce satan gazeteleri vardı, o gazeteler şimdi 10 binler bile satmıyor. Böylesi bir durumda, insanların tek haber alma, doğruyu öğrenme kaynağını da bir bir uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz.
Burada, kişisel bir içerikten dolayı platforma ceza veriyorsunuz. Eğer kişisel bir problem varsa -suçun şahsiliğinden dolayı- niye o platforma siz bu cezayı veriyorsunuz? Böylesi bir şeyde birinci seferde 10 milyon lira, ikinci seferde ilave olarak 30 milyon lira gibi çok çok ağır cezalar öngörerek aslında diyorsunuz ki: “Siz buradan gidin, biz burada halkımızla baş başa kalalım, halkımız da kaderiyle baş başa kalsın.” Bu korku aslında sizin Gezi’den beri yaşadığınız bir korku. Gezi’den sonra dediniz ki: “Dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de sosyal medyadan insanlar örgütleniyor.” “Biz bunların önünü nasıl keseriz?” diye her zaman bir arayış içerisinde oldunuz. Hatta, böylesi bir ortamda, coronavirüs salgınının olduğu böyle bir ortamda dahi yaz tatilinden sonraya, önümüzdeki döneme bırakamadınız. Şimdi, bu kadar aceleci davranmanızın bir sebebi, demek ki korkularınız çok depreşiyor, birkaç ay bile beklemekten uzaksınız.
Bizim bu süreçte başka bir sorunumuz da internet altyapısıyla ilgili problemler. Burada yayın yaparken bile şuradaki “Wi-Fi”yi doğru düzgün kullanamadık yani hücresel veri üzerinden yayın yapıyoruz şu anda. Yani altyapının bu kadar kötü olduğu bir ortamda bir de diyoruz ki: “Bant genişliklerini yüzde 50’ye, sonra yüzde 10’a kadar düşürecek şekilde…” Yani “Eğer o mecra Türkiye’den çıkmıyorsa biz onları kullanılamaz hâle getireceğiz.” diyorsunuz. İnternet ortamı altyapısının bu kadar kötü olduğu bir durumda bile siz bu durumu bile reva, yeterli görmüyorsunuz, çok daha kötü bir ortamda Türkiye’nin internete erişimini engellemeye çalışıyorsunuz.
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanıyla ilgili rakamlar az önce arkadaşlarımız tarafından söylendiğinde siz dediniz ki: “Ya, o kadar olur mu?” 200 bin civarında soruşturma açılıyor ve bunların da yaklaşık 50 bin kadarı da davaya dönüşüyor. Yani bir Cumhurbaşkanıyla ilgili bu kadar davaya konu olabilecek bir dönem hiçbir zaman oldu mu? Maalesef, bu dönemde halkıyla bu kadar sorunlu bir Cumhurbaşkanımız var.
İşte, diyorsunuz ki gençlerle ilgili: “Z kuşağına biz çok iyi yaklaşıyoruz.” Z kuşağı “dislike” rekoru kırdırdı diye sosyal medyasından oluyor. İnsanların sosyalleşebildiği alanları, parkları, bahçeleri, şehirleri talan ettiniz, betona gömdünüz. İnsanlar sosyal medya üzerinden biraz sosyalleşebiliyor, bu sosyalleşme olanağını da elinden almanız toplumun ruh sağlığı açısından da sağlıklı bir şey değil. Bu konuda da ben bir hekim olarak uyarmak istiyorum.
Siz “yerli mecra” diye Twitter’ın yerine başka bir mecra koyacaksınız ama o mecra aynı İran’da olduğu gibi, aynı üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi çok dar kapsamlı, çok yetersiz ve insanların oradan hiçbir duyurusunu, çağrısını, görüşmesini, konuşmasını yapamayacağı amatör ortamlar olacak. O amatörlüklere Türkiye’yi mahkûm etmeyin, bu yasayı bir an önce çekin. Madem, dijital mecralarla ilgili bir komisyon kurmayı düşünüyorsunuz -kırk yılda bir doğru bir iş yapıyorsunuz- o yaptığınız doğru işi devam ettirin, o komisyonda herkes otursun, konuşsun; bu, sosyal medya üzerinde işlenebilecek suçlarla ilgili, orada çıkabilecek sorunlarla ilgili neler yapılabiliyor, bunu tarafsız, doğru, bilim adamları, bu konudaki uzmanlar ve derneklerin de temsilcilerinin olduğu bir durumda tartışalım, uzun tartışmalar sonucunda yarım yamalak değil, yarın bir gün rezil rüsva olacak değil, doğru düzgün bir kanun hazırlayalım ve geleceğe doğru düzgün bir kanun bırakmış olalım.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.