ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde artış gösteren aşı karşıtlığı nedeniyle coronavirüs pandemisiyle mücadelede toplumsal bağışıklamanın önemi üzerine söz aldım.
Burada aşı elimizdeki en önemli silah ve bir buçuk yılı aşkın süredir dünyayı pençesinde tutan bir coronavirüs belası var. Ve bu bela, resmî rakamlara göre 4 milyon -ki kimi rakamlara göre bunun 10 milyona yaklaştığı ifade ediliyor- insanımızı hayattan aldı. Türkiye’de 50 bine yakın -resmî rakamlara göre- yurttaşımız maalesef, hayatını kaybetti. Bizim bu kadar büyük kayıplar yaşadığımız bu sorun karşısında en önemli silahımız aşı. Henüz bir etkin ilaç geliştirilmiş değil. Bu aşıyı de en verimli şekilde kullanmak hepimizin sorumluluğu, sadece kendimize karşı değil bu, topluma karşı da bir sorumluluk aynı zamanda. Aşı ilk Aralık 2020’de bulundu -ki en hızlı bulunan aşılardan birisidir coronavirüse karşı elde ettiğimiz bu başarı- ve Ocak ayından itibaren de sağlık çalışanları başta olmak üzere çok sayıda kişi aşılanmaya başladı. Ve şu anda, 18 yaş üzerinde herkesin aşıya erişebilmesi de önemli bir imkân ancak bu imkânın etkin bir şekilde vatandaşlarımız tarafından kullanılması gerekiyor.
Bu, aşıyla önlenebilir hastalıkların hâlâ insanların canını alması cehaletle ilgili ve aşı karşıtlarının aşılar karşısında ipe sapa gelmez, bilim dışı uydurmalarıyla bu insanlar aşıdan kaçınıyorlar. Her yıl 2-3 milyon kişi aşıyla önlenebilir hastalıkların aşılamasıyla hayattan kopmuyor ve aramızda yaşamaya devam ediyor. Bu Mecliste de belki o dönem aşçılar bulunmasa onlarca kişi bugünlere gelemeyecekti, hayatlarını kaybedecekti.
Veba salgını, 1346-1352 yılları arasında Avrupa nüfusunun dörtte 1’ini öldürdü. 1618 yılında 20 milyonu aşan Meksika’nın İnka nüfusunun yüzde 92’si çiçek hastalığından öldü; 1,6 milyona düştü. 1779’da Hawaii nüfusu tifo nedeniyle 500 binden 84 bine düştü. Yine, Birinci Dünya Savaşı sırasında 21 milyon kişi İspanyol gribinden hayatını kaybetti. Eğer biz bu dönemde aşıyı bulamasaydık bu rakamların çok daha üzerinde bir kayıpla karşı karşıya kalacaktık.
100 kişiden 30’unu öldüren çiçek hastalığından, anne karnında yüzde 40’a varan sakatlıklara yol açan kızamıkçıktan, önceden kurtulmamızın mümkün olmadığı kuduzdan bugün eğer insanlar ölmüyorsa, bunlar aşıyla sonlandırıldığı için bu mümkün oldu. Bundan sonra da aşıyla sonlanabilir hastalıklardan 1 yurttaşımızı bile kaybetmeyelim.
Kızamık vakaları son dönemde artıyor. 2016’da kızamık vakası 6 iken 2019’da 2.897’ye çıktı. Yani bu, aşıdan kaçmanın sonuçlarından biri. 2011 yılında 183 aile aşıyı reddederken 2018’de 23 bin aile -ki bu 40-50 binleri buldu 2021 rakamlarında- çocuklarının yaşam hakkına kastediyor, onları aşılatmayarak halkın da sağlığını tehdit ediyor. Bu aşılar güvenli ve faz 3 çalışmaları tamamlanmış aşılar, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da onaylanmış aşılar.
Messenger RNA teknolojisi otuz yıldır üzerinde çalışılan bir teknoloji. Uğur Şahin ve Özlem Türeci de bunları gayet başarılı bir şekilde daha önce de uyguluyorlardı, bundan sonraki birçok hastalık için de başarılı bir şekilde uygulanmaya devam edilecek güvenilir uygulamalar.
Bizler bu aşılarla; “human papilloma virus” dediğimiz, meme kanserinden sonra kadınlarda en sık görülen kanser türü olan rahim ağzı kanserine karşı kızlarımızı koruyabilecekken, çocuklarımızı koruyabilecekken, bu, aşı programına alınmadı. Bu, aşı programına alınmalı ve fiyatı da mutlaka ve mutlaka düşürülmeli.
Yine, menenjit ve Rota virüsü aşıları da bir an önce rutin aşılama programı içerisine konulmalı.
En son şunu söylemek istiyorum: Sağlıkçılar 2 doz aşı oldu ancak şu andaki yeni varyasyonlarla birlikte, virüsün geçirdiği değişimle birlikte mutlaka bir doz daha bu etkinliği ispatlanmış aşıdan olmaları gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)