Öğretmenlik bölümlerinden mezun gençlerin istihdam süreçlerine katılımda yaşadıkları zorlukların ve bu alanlardaki işsizlik sorununun değerlendirilerek gereken tedbirlerin ivedilikle tespiti amacıyla Anayasanın 98. Maddesi ile TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
GEREKÇE
“Öğretmen yetiştirme”, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren önemini koruyan bir gündem maddesi olmuştur. Özellikle cumhuriyetin başlangıç yıllarında Atatürk eğitime, dolayısıyla da öğretmene büyük önem vermiştir.
Ülke kalkınmasında en önemli etkenlerin başında iktisadi literatürde “beşeri sermaye” olarak adlandırılan insan faktörü yer alır. Gelecek nesillerin kalkınma yarışında etkili rol alabilmesi için, bugün onlara sunulan eğitimin nitelikli ve çağın gereklerine uygun olması şarttır. Bunun için de eğitim hayatları boyunca, çocuklarla ve gençlerle temas edecek öğretmenlerin, eğitimcilerin varlığı önemlidir. Bilimin ışığında sunulan eğitim hizmeti kuşaklar boyu sürecek kalkınma yolunun kapısını aralayacaktır. Ancak günümüzde, atama sayılarındaki adaletsizlik nitelikli genç öğretmenlerin mesleklerini yapmalarının önünde engel olmaktadır.
Ülkemizde, eğitim ve eğitim bilimleri adıyla kurumsallaşan fakülte sayısı 95’tir. 2017 yılında Yükseköğretim Kurulu, öğretmenlik programlarına yerleşebilmek için Yükseköğretim Kurumları Sınavında ilk 240 bine girme zorunluluğu getirmiştir. Bu kriter 2019 yılında ilk 300 bin olarak belirlenmiştir.
Bununla birlikte eğitim ve eğitim bilimleri fakülteleri dışındaki fakültelerden de belli alanlarda öğretmen yetişmektedir. Bunun en bilinen örneği beden eğitimi ve spor öğretmenliği bölümüdür. Bu bölüm spor bilimleri fakültesi ya da beden eğitim ve spor yüksekokulu bünyesinde yer almaktadır. Benzer biçimde, imam hatip liselerindeki meslek derslerine de ilahiyat fakültesi mezunları arasından öğretmen alınmaktadır.
Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere eğitim alanında fakülte ve yüksekokul mezunları arasında işsizlik oranı %10.2’dir. Yani her 10 mezundan biri işsizdir.
2020/21 eğitim yılında kamuda görev yapan öğretmen sayısı 974 bindir. Her yıl öğretmen olabilmek için belirlenen atama sayısının çok üzerinde başvuru olmaktadır. Bu talep hem KPSS eğitim bilimleri sınavına giren aday sayısında hem de MEB tarafından ilan edilen atamalardaki müracaat sayısında görülmektedir.
Sayıştay’ın Milli Eğitim Bakanlığı 2019 Denetim Raporunda da öğretmen ihtiyacının en yüksek olduğu iller, toplam norm kadro açığı ve kurum bazlı toplam öğretmen ihtiyacı değerlendirilmiştir. Rapora göre; Aralık 2019 itibarıyla MEB’in net norm kadro açığı 93.235’tir. Kurum bazlı öğretmen ihtiyacı ise 138.393’tür.
Öğretmen ihtiyacının en yüksek olduğu ilk 10 alan ise aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Öğretmenlerin çalışma koşullarının değerlendirilmesinde, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da kritik bir göstergedir. Eğitim Reformu Girişimi tarafından yayınlanan “Eğitim İzleme Raporu 2020: Öğretmenler”de mesleki ve teknik ortaöğretim haricinde, tüm kademelerde özel okullarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı kamuya bağlı okullara kıyasla oldukça düşüktür. Bu fark ilkokul düzeyinde 10 öğrenciye kadar düşmektedir. Kamuya bağlı okullarda ilkokul düzeyinde öğretmen başına 18 öğrenci düşerken, anasınıflarında bu sayı 21’e kadar yükselmektedir.
OECD’ye üye ülkeler arasında ilgili kategoride Türkiye, bir öğretmene en fazla öğrencinin düştüğü ülkelerden biridir.
Öğretmen istihdamına ilişkin 8 Mart 2021 tarihinde katıldığı bir televizyon yayınında Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yapılan aşağıdaki açıklama da dikkat çekicidir:
“Sadece 2020’de 439 bin kişi eğitim bilimlerinde KPSS’ye girdi. Her sene eğitim fakülteleri ortalama 40 bin mezun veriyor. Türkiye’nin öğretmen ihtiyacı, okul sayısı, nüfusu belli. Bizim şu andaki gibi 500-600 bin… Öğretmen olmak isteyenleri almamız zaten mümkün değil. Her yıl 40 bin kişi mezun oluyor, ortalama 15 bin kişi emekli oluyor. Bunun bir döngüsü var. Bütçe imkanları çerçevesinde dikkat ederseniz kamunun toplam kadrosunun en büyüğünü her zaman Milli Eğitim alır. Bu sene de Milli Eğitim alıyor. Bu bizim için yeterli değil, daha fazlasına ihtiyacımız var. Yaklaşık 74 bin civarında bir açık görülüyor. Geçen sene alınan 40 bin vardı, ondan önce alınan 40 bin vardı. Onlardan önce 100 binin üzerindeydi sayı ama şimdi 70 civarında bir açık var. Şimdi 20 bin daha gelecek. Yine açık kalacak. Onu da ücretli öğretmenler vasıtasıyla kapatabiliyoruz.”
Milli Eğitim Bakanı’nın olağan bir istihdam modeli olarak görüyor olmasına karşın ücretli öğretmenlik eğitimde kaliteyi düşüren en önemli etkenlerden biridir. Türk Eğitim Sen tarafından derlenen verilere göre 81 ilde, ülke genelinde istihdam edilen ücretli öğretmen sayısı 80 bin 583’tür. 81 ildeki ücretli öğretmenlerin mezuniyet durumları değerlendirildiğinde; 37 bin 208’inin eğitim fakültesi mezunu, 33 bin 280’inin lisans mezunu, 8 bin 268’i de ön lisans mezunu olduğu görülmüştür. Oysa eğitim hizmeti gerekli mesleki bilgi birikimi ile sunulması gereken, ülke geleceğini, on yılları, gelecek kuşakları zincirleme bir reaksiyon ile etkileyen en önemli kamusal hizmetlerden biridir. Bir an evvel ücretli öğretmenliğe son verilerek öğretmen açığının atama yolu ile kapatılması sağlanmalıdır. Çocukların ve gençlerin nitelikli ve yeterli eğitim alabilmeleri için var olan öğretmen açığının bir an evvel giderilmesi şarttır. Öğretmen açığının ücretli öğretmenlik sistemiyle yok sayılmak istenmesi kabul edilebilir bir durum değildir.
Değinilen sebepler doğrultusunda, ülkemizde eğitim fakültesi mezunu gençlerimizin istihdam süreçlerine dahil olarak çocuklarımızın ve gençlerimizin nitelikli eğitim hizmeti almaları için atılması gereken adımların tespit edilerek, alınması gereken tedbirlerin değerlendirileceği, konunun uzmanları ve paydaşlarının da görüş ve önerilerine başvurulabileceği bir araştırma komisyonunun Meclis çatısı altında kurulması önem arz etmektedir.