30/01/2020 tarihli Genel Kurul konuşması

Konu: Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı: 3
Birleşim: 50
Tarih: 30/01/2020

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Arkadaşlar, burada günlerdir depremi konuşuyoruz. Depremde yapılacaklar belli ve belli olan bu konuları on yıl önce Meclis bir araştırma komisyonu kurarak orada tartışmış. O günden bugüne, maalesef ve maalesef, istenen bu şeylerin hiçbiri doğru düzgün yerine getirilmemiş. Biz de dedik ki: O günden bugüne kadar yerine getirmediğiniz konuları tekrardan konuşalım, ne yapılabileceğini tekrardan ortaya koyup çözüm üretelim.

Deprem Konseyini kapattınız, Deprem Şûrası’nda alınan kararları uygulamadınız. Daha önce bir Otopark Yönetmeliği çıkmıştı, dendi ki: “Otopark paraları alınsın, belediyelere verilsin. O belediyeler de bölge otoparkları yapsın.” Paraların hepsi alındı, bölge otoparklarının bazıları yapıldı, onlar da yandaş birilerine verildi. Yani ne doğru düzgün otopark yaptınız ne doğru düzgün plan yaptınız.

Depremin esası nedir? Zemine uygun yapılmayan, imal edilmeyen inşaatlar. Zemine uygun olup olmadığının tespiti önce zeminleri kontrol etmekten, jeoloji ve jeofizik mühendisleriyle bu işi yapmaktan geçiyor. Bunu Türkiye’de seferberlikle yapmamız lazım. Şehir planlama uzmanları, mimarlar ve mühendisler tarafından bu zeminlere uygun bir planlama yapılması lazım. Bu planlamadan sonra da ona uygun inşaat imalatının yapılması lazım. Ama siz inşaat teknik lisesi değil, imam-hatip lisesi açıyorsunuz ha bire.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz hepsini açıyoruz.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Siz, insanlar güvenli yaşasın değil, cenazeleri nasıl kaldırabiliriz daha çok onun hesabını yapıyorsunuz. Size, artık bilime uygun, tekniğe uygun insanlar yetiştirmeyi öne alın diyorum.

Denetleme firmaları dedik, denetleme firmalarını kendi seçtiği için denetlenmedi. Şimdi “Havuzdan alınacak.” diyorsunuz. Büyük firmalar kendilerine şirket kuruyor ve onların da parasını yine onlar vereceği için orada da bir denetim olmayacak. Bunu öğrenmek için bir yirmi yıl daha geçmesine gerek yok. Biz, 99 depreminden -21’inci yıla girdik- hâlâ ders çıkarmış değiliz, bu derslerin alınmayacağını da maalesef buradaki davranışlarımızdan görüyoruz.

Siz “imar barışı” dediniz, sizin imar barışı dediğiniz şey ben… “Kaçak olarak, işte Kartal’da yapılan 5 katın üzerine 3 kat çık, onun üzerine biraz daha çık ama sen orada can güvenliği olmadan oturmak için bana rüşvet ver.” dediniz, merkezî idareye “Rüşvet ver.” dediniz.

Bugün depremzedeler için toplanan paralarla, 36 milyar dolar parayla onlara konut yapmadığınız gibi, yaptığınız 80 bin konutu da parasıyla sattınız onlara, bedavadan vermediniz. Sanki 80 bin konut yaptık da onu bedava verdik gibi anlatmayın insanlara.

AKP, 2002’de iktidara geldiğinde ne diyordu? “Yolsuzlukla mücadele ediyorum.” diyordu. En büyük yolsuzluk kaynağı imar düzenlemelerinde oldu ve imarla ilgili düzenlemeler 10 defa değişti. Hâlbuki imarla ilgili düzenlemeler bir ülkenin geleceğini de ilgilendirir ama siz hep kendinizi düşündünüz. Nasıl? Kamu İhale Kanunu’nda 200’e yakın değişiklik yaptıysanız sadece daha çok rantı kendimize nasıl aktarırız diye düşündünüz.

En son yaptığınız kamulaştırma. Araplaştırmanın adı kamulaştırma mı oldu? Araplara, Suudi Arabistanlılara bir yeri anahtar teslimi vermek istiyorsunuz, araya devleti koyuyorsunuz, vatandaşın, köylünün orada yüzyıllardır olan malını şu kararnameyle bir anda alıp Arabistan şirketlerine veriyorsunuz. Yani köylüsünü, işçisini kendi yurdunda yabancı yaptınız. O işçiler, zamanında para toplayıp köylünün yanı başında, orada işçi çocukları da gelsinler, tatil yapabilsinler diye orada 68 dönüm yer almışlardı. Ama siz ” Arap sermayesi orayı istediği gibi kullansın ve devlet olarak da biz onlara aracılık edelim.” diyorsunuz, 511 parsel arsayı “kamulaştırma” adıyla Araplaştırıyorsunuz; bu kabul edilebilecek bir şey değil.

Burada mevzi imar planlarının yapılmasının, küçük ölçekli yapılmasının önünün alınması doğru bir şey ama siz neyi getiriyorsunuz; Ahlat’a saray yapılmasını getiriyorsunuz, önümüze koyuyorsunuz. Hâlbuki, “Bu millet güvenli konutlarda nasıl yaşar; bunu dert edinin, bunu tartışın, bu konuşun istiyor bu millet sizden ama sizin derdiniz başka.

161 tane gökdelen yapıldı sizin döneminizde ve bu gökdelenler de uygun olmayan zeminlerde inşa edildi. Siz, BAŞKENTGAZ gibi bir firmayı önce yandaşa verdiniz. O yandaş firma nasıl bu kadar büyük inşaat zengini ve bu gaz şirketlerinin sahibi oldu? Oradaki imar değişikliklerinizle oldu. Peki, o imar değişikliklerinde elde ettikleri servetler ceplerinde duruyorken siz diyorsunuz ki “O yaptıkları yapı stokunu bir an önce eritebilelim diye inşaata bir fren koyalım, o yandaşlarımız bir an önce o ürettikleri imalatlarını satabilsinler.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şeker, tamamlayın lütfen.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Burada, maalesef ve maalesef, Ensar gibi çocuk tecavüzleriyle anılan bir -vakıf demeye dilim varmıyor- vakfın, Kızılay gibi bir değerli yardım kuruluşunu istismar etmesine de göz yumdunuz. Orada verilen para doğrudan Ensara verilseydi yüzde 5’i matrahtan düşülecekti ama bu şekliyle yüzde 100’ü matrahtan düşüldü. Ama esas olan ne? Oradaki verilen yardım Kızılayın kullanımı için değil, başka bir amaçla; Kızılayın istismar edilmesi. Burada da Maliyenin görevini yapması gerekiyor. Orada Kızılayın istismar edilmesinin de Maliyenin istismar edilmesinin de önüne geçilmesi gerekiyor. Gıda bankacılığı üzerinden de yandaşlarınız uygunsuz düzenlemelerle vergi vermekten imtina ediyorlar. Ama ne diyorsunuz siz? “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.”

Ben bir kere daha diyorum ki halkın can güvenliğini düşünün. Halkın can güvenliğinin nasıl sağlanacağı belli, yeter ki siz bunu dert edinin.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=84979