11’i tutuklu 17 Cumhuriyet yazar, çizer, muhabir ve yöneticisi 9 ay sonra mahkemeye çıkarken Silivri Cezaevi idaresi suçlama konusu manşetlere, kitaplara el koydu, kravatları topladı.

Cumhuriyet’i susturma amacıyla yapılan soruşturma sonunda açılan davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmasına Silivri F Tipi Cezaevi yönetiminin savunmaya yönelik müdahaleleri damgasını vurdu. Cezaevi yönetimi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın savunma evraklarına el koydu. Cezaevi idaresinin bu tutumu nedeniyle Sabuncu dünkü duruşmada savunma yapamadı. Bu arada cezaevi idaresinin duruşmadan bir hafta önce de hücrelerden kravatları topladığı ortaya çıktı.

Hukuk tarihinde görülmemiş biçimde gazetemizin yayın politikası ve buna bağlı olarak haber ve manşetleri suçlama konusu yapılan davada 11’i tutuklu 17 Cumhuriyet yazar, çizer, muhabir ve yöneticisi 9 ay sonra dün ilk kez mahkemeye çıktı. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan duruşmaya basın ve siyaset dünyasının yoğun ilgisi vardı. Duruşma salonunun yetersizliği nedeniyle güvenlik bariyerinin önünde izdiham yaşanırken birçok gazeteci duruşmaya güçlükle girebildi. Sarı basın kartı olmayan gazetecilerin duruşmaya alınmaması ise tepki çekti.

Şık’tan anlamlı yanıt

Tutuklu 11 Cumhuriyet çalışanı salona getirildiklerinde alkışlarla karşılandı. Kimlik tespiti sırasında mal varlığı sorulan muhabirimiz Ahmet Şık, “Gurur duyduğum bir kızım var. Tek dikili ağacım kızım” diye yanıt verdi.

Mahkeme başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, duruşmadan önce sanıkların savunma haklarının birçok kutsaldan daha kutsal olduğunu belirterek duruşmanın sükunet içinde yürütülmesi isteğini belirtti. Yoğun kalabalık ve dar salon koşullarına rağmen duruşma herhangi bir aksama olmadan yürütüldü.

Savunmaya engel

Duruşma, Başkan Dağ’ın 302 sayfalık iddianamenin 2 sayfalık özetini okunmasının ardından savunma sırasını Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’ya verdi ancak Sabuncu, cezaevinden gelirken suçlama konusu yapılan bazı haber ve manşetlerin yer aldığı gazete nüshalarının fotokopilerine el konulduğunu söyledi. Sabuncu “Savunmamda kullanacağım gazeteler elimden alındı. Bu nüshalar bana verilince savunma yapmak istiyorum” dedi. Bunun üzerine Başkan Dağ, savunmada ilk sırayı genel yayın yönetmeni olduğu için Sabuncu’ya vermek istediklerini ancak bunun mümkün olmadığını söyledi. Savunmalara bu yüzden vakıf yönetim kurulu üyeleri ile başlandı. Ancak ilk savunma yapan Akın Atalay da cezaevi idaresinin savunmasında kullanmak istediği Prof. Dr. İzzet Özgenç’in Örgütlü Suçlar kitabı ile yine alıntı yapmak istediği başka bir kitaba el koyduğunu söyledi. Atalay ayrıca duruşmadan bir hafta önce hücrelerinden kravatların toplandığını belirterek “Demek ki bizi kravat takacak saygınlıkta insanlar olarak görmüyorlar” diye konuştu.

Ne hukuk ne vicdan…

Gazetemizin avukatlarından Abbas Yalçın soruşturmanın başlamasından itibaren geçen 9 aylık süreçte yaşanan hukuksuzları özetleyen bir metin okudu. Yalçın, soruşturmada alınan kısıtlama kararı nedeniyle sanıklar ve avukatlarının suçlamalara gözaltı süresinin son gününe kadar bilgi edinemediğini belirterek “Avukat değil soruşturma dosyasına, savcılık koridoruna bile ulaşamadı. Sonra gözaltına alınanlara yıllar önce yaptıkları 250 TL’lik havale 250 bin TL denilerek soruldu ve bunu hatırlayıp yanıt verilmesi istendi. Haksız yere tutuklananlar şanslı ise 2 tanıdıkla aynı hücreye, şanssız ise tanımadığı 2 kişi ile bahtsız ise tek başına hücrede yatmak zorunda kaldılar. Başlarını kaldırıp gökyüzüne bile bakamadılar, çünkü tel örgü çekilmişti. Haftada 166 saatte 1 saat görüş izni verildi. Bu hikâyede ne vicdan ne hak ne hukuk var. Bu süreç ailelerle birlikte hepimize yaşatıldı” dedi.

YOĞUN İLGİ İZDİHAM YARATTI

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava öncesi güvenlik görevlilerinin engellemesi nedeniyle birçok gazeteci duruşma salonuna giremedi, uzun uğraşların ardından salonda kendine yer bulabildiler. Çok sayıda yabancı heyet ise salonun dışında kaldı.

Duruşmayı CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Gürsel Tekin, Utku Çakırözer, Onursal Adıgüzel, Ali Şeker, Atilla Kart, Selina Doğan, Gamze İlgezdi, Zülfikar İnönü Tümer, İbrahim Özdiş, Mehmet Tüm, İlhan Cihaner, Atilla Serter, Oğuz Kaan Salıcı, Musa Çam, Yakup Akkaya, eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen, eski CHP’li Sabri Ergül, HDP Milletvekilleri Garo Paylan ve Filiz Kerestecioğlu katıldı. Davayı izleyenler arasında Uluslararası Kıdemli Avukatlar Projesi’nden Mariette Cauchi, PEN Belçika’dan Isabelle Rossaert, PEN Almanya’dan Regula Venske, PEN İsviçre’den Maria Emilia Arioli, Uluslararası Basın Enstitüsü’nden Steven Ellis, Henri Koponen, Barbara Trionfi ve Marty Steffens, PEN Norveç’ten Jorgen Lorentzen, ECPMF’ten Nora Wehofsits, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’ndan Mogens Blicher Bjerregård, Sınır Tanımayan Gazeteciler’den Christian Mihr ve Erol Önderoğlu ile Avrupa Parlamentosu milletvekilleri Arne Lietz ve Rebecca Harms da yer aldı.

Duruşma devam ederken saat 17.00 sıralarında özel güvenlikçilerin “koridoru başaltın” uyarıları üzerine CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin, vatandaş olarak bekleme hakları olduğunu belirterek koridoru terk etmeyeceklerini söyledi. Bunun üzerine bir grup özel güvenlikçi hakaretler savurarak CHP’li grubun üzerine yürüdü. Bu sırada tartaklanan CHP Kadıköy üyesi Raci Metin yere düştü. Tarafları yatıştıran Ali Narin daha sonra yere düşen Raci Metin ve olaya tanık olan vatandaşlarla birlikte nöbetçi savcıya giderek özel güvenlikçiler hakkında şikâyetçi oldu.

Kaynak: Cumhuriyet