ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, Değerli Bakan Yardımcım, değerli öğretim üyesi arkadaşlar; sunumlarınız için teşekkür ediyorum. Biz, sürdürülebilir bir kalkınma ve sürdürülebilir kalkınmada da çevre maliyetinin sıfır olarak alınıp çevreye bu kadar yükü gelecek kuşaklara bırakmaya hakkımız olmadığını söyleyerek konuşmama başlamak istiyorum. Yoksa biz, yatırımlara karşı değiliz ama çevreye bu maliyetlerin yüklenmesine karşıyız. Bu konuda da sorumluluk hepimizin, bu konuda bu sorumluluğu yerine getirmemiz gerekiyor.
Bizim bu Marmara’yla ilgili… Marmara’nın ölümünü ben yakından gözledim maalesef. Önce Haliç ölmüştü, “Haliç’i biz kolektörlerle temizleyeceğiz.” dediler, Marmara’yı öldürdüler. İşte Ergene bir yandan yine Marmara’ya… Ergene öldü, Marmara’ya basılıyor. Küçükçekmece Gölü’nde biz daha 2000’li yıllarda bu algleri, bu planktonların artışını gördük. O dönemde balık ölümlerini gördük. Orada da bütün kanalizasyonlar doğrudan, arıtılmadan Küçükçekmece Gölü’ne basılıyordu.
Sözen zamanında, benim Cerrahpaşa’da öğrenciliğim döneminde, temel atması yapılmıştı İSKİ Biyolojik Arıtma Tesislerinin o dönemde, daha 90’ların başında. Oradaki o biyolojik arıtmaların işte Riva’da yapılacak olanı, Baltalimanı’nda, Kadıköy’de yapılacak olanları durduruldu. Yani keşke o dönemde hayata geçirilseydi ileri biyolojik arıtmalar, bugün biz bunları yaşamıyor olacaktık. Bunlardan ders çıkarmak gerekiyor ve bundan sonra artık Marmara Denizi’ne artık yük yüklememiz gerekiyor.
Daha önce “Karadeniz suyuyla, alt suyuyla, Karadeniz’e gider bizim Marmara’ya boşalttıklarımız.” deniyordu, şimdi herhâlde bir kısa devre kurup Kanal İstanbul’la tekrar oradan içeri atmaya çalışıyoruz. Hem Karadeniz’e atıyoruz, hem Karadeniz’den gelen organik yükü de, beraberinde o Tuna’dan gelen organik yükü de, o az önce hocamızın gösterdiği o canlı yükü tüketecek bir canlı kalmadığında kokuşmaya yol açacağını, bunu Cemal Saydam Hocamız anlatıyor, gösteriyor örnekleriyle. Şimdi, Marmara bu kadar ölüme yakınken, oksijeni tükenmiş, bir organik yükü de Kanal İstanbul’la getirmek, hiçbir bilim adamının önermediği bir şey. Bilimle kavga edilmez, bilimle ancak yol alınılırsa doğru bir noktaya varılır. Onun için özellikle Çevre Komisyonuna bu konuda -hani diyorsunuz ya siyaset yapma yeri değil, burası hakikaten siyaset yapma yeri değil, gerçekten çevreyi koruma yeri ama bir siyaset de çevreyi yok sayıyorsa bunu da hatırlatacak olan bu Komisyon- buraya büyük görev düşüyor, büyük sorumluluk düşüyor. Biz Marmara’daki bu ölümü gördük. Ben çocukluğumda Marmara Denizi’nde Ambarlı sahilinde zıpkınla balık avlama şampiyonası düzenleniyordu, dünyadan insanlar gelip her türlü balığı o Ambarlı açıklarında avlayıp geliyorlardı. Ben onlara şahitlik etmiş birisi olarak, on beş gün önce Ambarlı açıklarında olta attığımda yarım metre altta balçığa saptanıyor, bir metre balçığa saplanıyor. Yani şimdi böyle bir Marmara değildi, bu Marmara Denizi.
Bu konuda, bu müsilaj sorununun araştırılmasına yönelik geçen hafta bir önerge verdim araştırma önergesi, bu önerge maalesef Meclis tarafından reddedildi. Bu da kabul edilebilecek bir şey değil, bir konunun araştırması, çözülmesi gerekiyor. Bir gelişme oldu, bu hafta tekrar bu önergenin gündeme gelip bir araştırma komisyonunun kurulması sağlanacak diye bu sevindirici. Bu komisyonun bir an önce görevine başlayıp Marmara’nın ölümüne seyirci kalmak değil, tekrar canlandırılmasına katkı sunması için herkesin katkı vermesi gerekiyor.
Teşekkür ederim.