Konu: İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, (2/69) esas numaralı İfade Özgürlüğünün Eksiksiz Sağlanması Bağlamında; Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/98) münasebetiyle
Yasama Yılı: 2
Birleşim: 98
Tarih: 30/05/2017
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ifade özgürlüğünün eksiksiz sağlanması bağlamında Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifimizle ilgili söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, olmazsa olmaz insan haklarından biri olan ifade özgürlüğü ülkemizin en önemli demokrasi sorunlarından biri olmaya devam ediyor hâlâ. 15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra ilan edilen ve bugüne kadar üç kez uzatılan OHAL koşullarında iktidarın istediği gibi düşünmeyen muhaliflerin, yaşadıkları sorunları dile getirmesi her türlü engelleniyor. Bir zamanlar 12 Eylül faşizminin uyguladığı OHAL’i kaldırmayı seçim malzemesi olarak kullanan iktidar, üç sefer uzatmadan sonra “Neden OHAL kalksın ki?” açıklamasıyla OHAL’i kendi normali olarak gördüğünü, daha da sürdüreceğini açıklarken bugün Diyarbakır’da sokağa çıkma yasağı, Ankara’da da Yüksel Caddesi’ne girme yasağı devam ediyor. İnsan Hakları Anıtı’nı gözaltına alıp sıkıyönetimi aşan uygulamalara imza atıyor Adalet ve Kalkınma Partisi.
Değerli milletvekilleri, Uluslararası Af Örgütü geçtiğimiz günlerde “Türkiye’de kamu çalışanlarına yönelik sonu gelmeyen baskılar” başlıklı bir rapor yayınladı. Etkili bir hukuk mekanizmasının derhâl işletilmesi gerektiğine dikkat çeken bu raporda “İfade özgürlüğünün olmadığı bir ortamda ne ekonomik ne insani gelişim sağlanabilir, bütün vatandaşların daha iyi bir hayat sürmeleri de sadece bir hayal olarak kalır.” deniliyor.
Değerli milletvekilleri, KHK mağdurlarıyla ilgili komisyon, Meclis kararından beş ay sonra kurulabildi ama hâlâ göreve başlayabilmiş değil, yerinin neresi olduğu bile belli değil. Mağdurlar yaşadıklarını ifade edecek bir muhatap bulamadılar, yaşadıkları haksızlıkları dile getiremediler. Eleştiriyi engellemek adına Cumhurbaşkanına hakaret davaları muhalifler üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılıyor hâlâ. Dün Esenyurt’da pazar çalışması yapan Halkevleri üyeleri tutuklandılar. Ülkemizde hâlâ tutuklu bulunan bugün itibarıyla 162 gazeteci ve medya çalışanı var. Haber spikeri Nevşin Mengü canlı yayın esnasında Cumhurbaşkanı Erdoğan-Trump görüşmesine ilişkin yaptığı açıklamada “Girdi, çıktı; yirmi üç dakika.” ifadesinden dolayı ekrandan çekildi veya görevden uzaklaştırıldı.
Gazeteci Ahmet Şık’a, mahkemede savunma yapmak için kullanmak istediği, AKP-Cemaat suç ortaklığını ele aldığı kitabı kendisine sunulmuyor, verilmiyor.
İhraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, açlık grevinin 75’inci gününde evleri basılarak, kapıları kırılarak gözaltına alındılar. Bugün açlıklarının 83’üncü günündeler. Bugün onları Sincan Cezaevinde ziyaret ettim. Onlar, seslerini duyurmak için yememeye, açlığa devam ediyorlar, Hükûmet ise duymamaya yeminli. İsrail bile Filistinlilerin açlığını duydu, AKP Hükûmeti Nuriye ve Semih’in sesini duymamakta ısrarlı ve sağır kalmaya devam ediyor.
Yüksel Caddesi’nde, İnsan Hakları Heykeli’nin hemen önünde, iki eğitimciye destek vermek için gelen yurttaşlara polis her gün müdahale ediyor, insanlar gözaltına alınıyorlar.
Geçen hafta, İnsan Hakları Heykeli’nin önünde, kolu operasyonda kopartılmış ve KHK’yla işinden atılmış Veli Saçılık’ın annesi Kezban ana yerlerde sürüklendi. “Yüreğim o kadar acıdı ki atılan tekmeleri hissetmedim bile.” diyor. Bu söz, aslında birilerinin suratına şamar gibi yapışmalı ama nerede o ar damarı çatlamamış siyasetçiler?
Değerli milletvekilleri, İbn Haldun çok önemli bir filozoftu. Çok bilinen sözlerinden biri de “Para kazanma yollarının en gayritabii olanı siyaset yoluyla para kazanmaktır.” sözüdür. “Siyasetten para kazanmak ahlaksızlıktır.” diye özetlenebilir bu sözü.
On beş yıllık iktidarınızın geldiği bu zulüm ortamında, Atatürk’e edilen hakaretleri ifade özgürlüğü olarak gören bir sistem kuracaksınız neredeyse. Atatürk’ün fikri hür, vicdanı hür nesiller idealini, biat eden, itaat eden ve ancak öyle rahat eden nesiller yetiştirmek üzerine algılıyorsunuz.
Nobel ödüllü bilim adamı Aziz Sancar’ı yetiştiren Çapa Tıp Fakültesini yerinden taşımayı, İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un okulu, Türkiye’nin ilk tarım okulunu kapatmayı, Yıldız Teknik Üniversitesinin seksen yıllık kampüsünü İstanbul’a saray yapmak için boşaltmayı marifet sayıyorsunuz, biz bunların yanlışlığını dile getirince de kızıp köpürüyorsunuz.
Yakın geçmişin FETÖ’cü iktidar yalakaları, kendilerine tanınan iftira serbestisiyle, havuz medyasının gazeteleri ve ekranlarından Kabataş yalanı benzeri kampanyalar yürütüyorlar. Muhaliflere de “Boyun eğin.” diyorlar. Biat etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz, direneceğiz, sorgulayacağız; kralın yüzüne baka baka “Kral çıplak.” demeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şeker.
ALİ ŞEKER (Devamla) – Gezi’nin 4’üncü yılında Gezi direnişini ve Gezi şehitlerini ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=59699