CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen sene yüzeye çıkan köpüğü aldınız, “Müsilajı temizledik, rahat olun.” dediniz, bir yandan da Marmara can çekişirken, ölüm döşeğindeyken “Buradan nasıl bir siyasi rant devşiririz?” dediniz. “Arıtma tesisi yapımında kamu-özel iş birliği uygulanacak.” diyerek bu sefer de kanalizasyon atık garantisi mi vereceksiniz firmalara? Ülkeyi yirmi yıldır tek başına yönetmiyormuşsunuz gibi, yirmi beş yıl İstanbul’u yönetmemişsiniz gibi, İstanbul’un, Marmara’nın kirletilmesinde sorumluluğunuz yokmuş gibi şimdi nasıl belediyeyi, yerel yönetimi suçlarız diye konuyu gündeme getiriyorsunuz. İhtiyacımız yerel yönetim merkezi yönetim kavgası değil, Marmara Denizi hepimizin. İstanbul’un, Bursa’nın, Tekirdağ’ın, Kocaeli’nin, Balıkesir’in, Çanakkale’nin Yalova’nın, hatta tüm Türkiye’nin Marmara Denizi. Sorunun aciliyeti ortadayken hâlâ çözüme yönelik gerçekçi hiçbir adım atılmadı. Çözümlerin kâğıt üzerinde kalması çürümeyi, kokuşmayı, ölümü daha da hızlandırıyor. 1989’da, Dalan döneminde başlayan derin deniz deşarjının ne denli büyük bir sıkıntı yaratacağını Sayın Nurettin Sözen gördü ve anlattı Dünya Bankası yetkililerine. “Marmara’yı böylesine kirletecek bir projeye nasıl kredi verirsiniz? Türkiye’ye üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapamazsınız.” diye sitem etti ve Dünya Bankası yetkilileri “Haklısınız, biyolojik arıtma için ne kadar ihtiyacınız varsa size kredi sağlayacağız, destek vereceğiz.” dedi. Kadıköy, Baltalimanı ve Riva Biyolojik Arıtma Tesislerinin projelerini hazırladı ve kredileri hazır projeleri hazır olarak Erdoğan iktidarına bıraktı yerel yönetimde ve Erdoğan ne yaptı? Bunların hepsini kenara kaldırdı, “Derin deşarja devam.” dedi ve o derin deşarjdır ki bugün Marmara’yı bu hâle getiren. Otuz yıla yakın süre geçti Yenikapı Biyolojik Arıtma Tesisinin arsa tahsisini dahi yapmadınız, hâlâ yapmıyorsunuz. Başakşehir Biyolojik Arıtma Tesisinin arsa tahsisini hâlâ yapmıyorsunuz. Bir yıl geçti bu Komisyon çalışmaya başlayalı, dedik ki: Bu işleri bir an önce, aciliyetle çözün; Marmara’nın hiç zamanı yok, ölüyor. Öldüğünde de geri dönmüyor bir daha ama maalesef bir şey yapılmadı.
Kırk yıl önce ortaya atılan “ODTÜ kanalı” diye bir proje vardı “Marmara derinliklerinden Karadeniz’in derinliklerine kanalizasyonlarımızı göndeririz.” diye. Görüldü ki bu tez doğru bir tez değil, yaşayarak gördük. Marmara Denizi alıcı ortam olma vasfı olan litrede beş miligram çözünmüş oksijen düzeyinin altına düştü ve özellikle yüzey dışında, beş altı metre dışında bu ortam artık balıkların bile yaşamasına müsaade etmeyecek derecede oksijeni düşmüş durumda. Biz ne yapıyoruz? Bu balıkların öldüğü ortama demir ızgaralardan geçirip kanalizasyonumuzu olduğu gibi dolduruyoruz ve denizin altına süpürüyoruz pisliğimizi, sonra da diyoruz ki: Yine müsilaj neden oldu acaba?
1957’den bu yana İlham Artüz’ün de başlattığı bir proje var, Levent Artüz’le devam ediyor, İnönü Vakfının öncülüğünde MAREM Projesi. Marmara Denizi’ni izleyelim ve kurtaralım diye yapılan bir proje ve burada hâlâ izlemeler devam ediyor, çalışmalar devam ediyor. Marmara Denizi SOS veriyor, imdat çığlığı atıyor ama biz, hâlâ kâğıt üzerinde bu işleri geçiştiriyoruz. Marmara açık bir foseptiğe dönüşüyor, Marmara dev bir foseptik çukuruna dönüşüyor, aynı daha önce Haliç’in olduğu gibi. Bizim buna bir an önce çözüm bulmamız gerekiyor. Geçen sene Mayıs ayında başlamıştı müsilaj, şurada bu fotoğrafı çekmiştim Gemlik’te. Bu sene ise daha mayıs ayını beklemeden nisan ayında Yalova’da, İstanbul’da birçok yerde müsilaj başladı yani her sene biraz daha erken ölüyor maalesef Marmara Denizi. Berlam balığı var; Marmara Denizi’ndeki şu kenarda gördüğünüz siyah olan, Ege Denizi’nde bu. Burada bu Berlam balığının maalesef karaciğerleri çürüyor, gonatları çürüyor, artık çoğalamıyorlar. Akdeniz’in Berlam balığının karaciğerleri bu şekilde; bu gördüğünüz de Marmara Denizi’ndeki Berlam balığının karaciğerleri, tamamen yağlanmış durumda. Yani sadece deniz sağlıksız değil, balıklar da sağlığını kaybediyor. Ergene derin deşarjıyla bu suyu veriyorsunuz Marmara’ya; Saroz’a gidiyordu daha önce. Şimdi, Marmara Denizi vasıtasıyla oraya deşarj başladıktan sonra kıyılarda biz ölümler gördük, balık ölümleri gördük. Ne oldu dediğimizde deşarj başladığını anlamış olduk. Çorlu, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgelerinin tamamı sizin döneminizde yapıldı, “Arıtması olmadan doğayı istediğiniz gibi kirletebilirsiniz.” denildi, Marmara Denizi’ne ve Ergene Nehri’ne bütün pisliği bastılar ve Ergene’yi simsiyah bir nehir hâline getirdiler. Bizim artık derelerimizi öldürmememiz gerekiyor, denizimizi öldürmememiz gerekiyor. Onun için de bu şirketlerin buralara istediği gibi kanalizasyona ve açık derelere bu atıklarını boşaltmaması, boca etmemesi gerekiyor. Balıkesir-Çanakkale Çevre Düzeni Planı’nda yer alan yeni projelerde yeni ölüm hesapları var ve Marmara Denizi bunlardan daha çok zehirlenecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Ali Bey.
ALİ ŞEKER (Devamla) – Evsel atıklar, çimento fabrikaları, termik santraller, fabrikalar daha büyük zarar vermeye devam ediyor. Marmara’nın bunları taşıyacak mecali kalmadı. Bu kirlilik yükünün artık ölüm demek olduğunu herkesin görmesi lazım ve Marmara’ya daha fazla atık yüklemememiz lazım. Balık yumurtaları artık öldü ve balık sayısı da gittikçe azalıyor. 124 tane balık türü varken o Marmara Denizi’nde, şimdi bir elin parmaklarını geçmiyor ticari değeri olan balık sayısı.
Bizim Ergene derin deşarjının uçlarında aldığımız, döküldüğü yerden aldığımız -az önce arkadaşımız da söyledi- ağır metal miktarı binlerce kat fazla normal olması gerektiğinden ve biz bu denizin ölmemesini bekliyoruz. “Kirleten öder.” değil “Kimse kirletemez.” dememiz gerekiyor. Bir an evvel derin deşarja son vermek, bütün arıtma tesislerini karbon, azot, fosfor giderimine dayalı ileri biyolojik arıtmaya dönüştürmek gerekiyor. Marmara’yı koruma yasasını da bir an önce Meclisten çıkartmak gerekiyor.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)