ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, Sayın milletvekilleri, değerli Sağlık Bakanlığı yöneticileri; pandemi sürecinde hayatını kaybeden sağlık çalışanlarını öncelikle saygıyla selamlamak istiyorum, anıları önünde eğiliyorum. Çok sayıda yurttaşımızı kaybettik bu süreçte ve hâlâ bu süreç bitmiş değil ve bundan sonrasında da yapacağımız çok işler var ve bunun için de bütçeye ihtiyaç var.
Sağlık Bakanlığının bütçesi buraya geldiğinde 116 milyar lira olarak geldiğinde o günkü döviz kuru 9,19’du. Yani 12 milyar 613 milyon olan bütçe, 9 milyar 600 milyon dolara düşmüş oldu yani 3 milyar 100 milyon dolar bir kaybınız var; bu, ne demek? 36 milyar lira kaybettiniz daha Genel Kurul aşamasına gelmeden. Bu bütçeyle Sağlık Bakanlığı yönetilemez. Sağlık Bakanlığının bütçesinin genel bütçenin yüzde 10’u olması lazım ve mutlaka artırılması lazım ki bu sağlık sorunları çözülebilsin.
Hekimler yürüyüşte ve talepleri var. Bu taleplerin başında özlük hakları geliyor, emekliye yansımayan ücretler geliyor ve yıpranma payı geliyor. Bu konuda Meclisin mutlaka üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bugün bakıyorum, Sayın Bakan bunun olması gerektiğini söylüyor, biz muhalefet olarak olması gerektiğini söylüyoruz, sizler alkışlıyorsunuz iktidar milletvekilleri olarak. Alkışlamak yetmez, onların bu haklarını mutlaka ve mutlaka vermemiz gerekiyor, hepinize görev ve sorumluluk düşüyor milletvekilleri olarak. Mutlaka bu süreçte emeklilik haklarıyla ilgili düzenlemeyi, özlük haklarıyla ilgili düzenlemeyi yapmamız gerekiyor.
Pandemi sebebiyle ertelenen ameliyatlar var, bundan dolayı çok sayıda insan sağlığına kavuşamıyor. Bunun mutlaka pandemi dışı hastanelerle çözülmesi gerekiyor.
Aşı karşıtlığıyla mücadele etmek gerekiyor. Bir yandan HPV virüs aşısının genç kızlarımıza, çocuklarımıza mutlaka yapılması gerekiyor, kanser olmalarını beklememek gerekiyor çocukların.
Ölüm istatistikleri hâlâ açıklanmadı, bunların açıklanması gerekiyor çünkü nüfus artış hızı İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en düşük hıza ulaşmış durumda, bunun bilinmesi gerekiyor.
“Toplam 737 bin sağlık çalışanımız var.” dediniz. Yeterli değil, atama bekleyen çok sayıda sağlık personeli var. Bunlar eğitim aldılar, hizmet vermek için bekliyorlar, halk da hizmet almak için bekliyor. Bunların bir an önce atamalarının yapılması gerekiyor. Hekimlerin hasta bakmada sıkıntısı var, tıbbi sekreterler çalışmıyor, tıbbi sekreterlerin daha çok çalışıp hekimlerin kırtasiye işinden ziyade hastalara daha çok hizmet vermesi gerekiyor.
Üniversite hastanelerini artan borç yükü altında, ezildiği bir durumda. Ege Üniversitesi Hastanesinin, biliyorsunuz, borçları ertelendi ama bu ertelenme bir şeye çözüm olmadı, artık onlar tekrar tahsil edilmeye başlandığı için üniversite hastaneleri, Ege Üniversitesi olsun, diğer üniversiteler olsun sıkıntı içerisinde. Üniversite hastanelerinde döner sermayeye yüklenmek değil, genel bütçeden bu ödemelerinin, bu ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor, ertelemeye değil, borçlarının toptan ödenmesine ihtiyaçları var.
Her gün 3-4 hekim yurt dışına gidiyor. Neden gidiyor bu hekimler? Çünkü Türkiye’deki çalışma şartlarının bozukluğundan gidiyorlar. Genç bir hekim arkadaş aynen şunu dedi: “Afganistan şartlarında çalışıyoruz. Tazminat davası açıldığında çok yüksek bedeller talep ediliyor ama yargılamamız Amerikan şartlarında.” Yani malpraktisle ilgili çok ciddi, ağır yaptırımlar var, çok ağır tazminatlara mahkûm ediliyorlar. O açıdan bu arkadaşlarımızın sesine kulak vermek gerekiyor.
Bu bütçede geçen seneye göre personelin hakkı yüzde 31 artmış ama mal ve hizmetler yüzde 77 artmış yani bütçe personel için değil, yine zorunlu olan o şehir hastanelerine ve müteahhitlik ödemelerine gidiyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ – Son cümlelerinizi alalım lütfen.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Şehir hastaneleri dışında kalan diğer hastanelere ayrılan pay 15 milyar 509 milyon, 885 hastane için personel ücretleri harici kalan para ama 10 şehir hastanesinin kira ödemesi için 14 milyardan fazlla para ödeniyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ – Süreniz dolmuştur.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bizim bu süreçte Meclis olarak yapmamız gereken özlük haklarını mutlaka çalışanlara vermemiz gerekiyor. “Önce zarar vermeyin.”dir, biliyorsunuz, hekimliğin kuralı. Şimdi, hekimler diyor ki: “Önce zarar görmemek için hastadan uzak durayım.”