21/12/2017 tarihli Genel Kurul konuşması

Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı: 3
Birleşim: 44
Tarih: 21/12/2017

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve televizyonları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Yatırım harcamaları üzerine söz almış bulunmaktayım, özellikle kamu yatırımları. 1 Kasımda seçilmiş olan Başbakan Davutoğlu’nun yerine atanmış olan Başbakan Binali Yıldırım’ın hazırladığı ikinci bütçeyi konuşuyoruz. Milyarlarca liralık örtülü ödeneğin yetmediği sarayın fiilî başkanlık uygulamalarına tanıklık ediyoruz. Üç ay bile sürmeyeceği söylenen OHAL koşullarında ikinci bütçeyi hazırlıyor bu Meclis. Dünyanın neresinde olursa olsun, Başbakanın söylediği sözün kıymetinin olmadığı, demokrasinin olmadığı ülkeye yatırım gelmez. Kimse, bir kişinin iki dudağının arasında olan sisteme yatırımını emanet etmez.

Ülkemizde 153 gazeteci hapiste. 2017 rakamlarına göre, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 155’inci sıradayız. Dünyada en çok gazetecisi cezaevinde olan ülkeyiz. Kadınların kendisini güvende hissetme sıralamasında 105’inci sıradayız. Aynı listede Güney Afrikalı kadınlar 51’inci sırada, Çinli kadınlar 87’nci sırada, Suudi Arabistanlı kadınlar 99’uncu sıradalar. Bizim kadınlarımızın Çinli kadınlardan da, Afrikalı kadınlardan da, Suudi kadınlardan da daha mutsuz ve 105’inci sırada.

Şimdi, cezaevlerindeki insan sayısına gelince, OECD ülkeleri arasında ilk 3’teyiz cezaevindeki insan sayısı olarak. Milleti cezaevinde yatırmak için yeni cezaevlerine yatırım yapacağınızı müjdeliyorsunuz. Yatırımlarınızı cezaevlerine değil ülkeyi kalkındıracak alanlara yapmanız lazım.

Bugün Çağlayan’da dünyaca ünlü anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu’nu barış talebi nedeniyle yargılıyorsunuz binlerce akademisyen gibi. İbrahim Kaboğlu’nu da o yatırım yapacağınız cezaevlerine mi tıkmak istiyorsunuz? Özgürlüklerin, demokrasinin, hukukun yerleşmediği ülkelerde yatırım yapılmaz, bunu hâlâ öğrenemediniz mi?

Şimdi, Deli Dumrul köprüleri ve yolları yapıyorsunuz. Deli Dumrul köprüleri, Deli Dumrul yollarıyla geleceğimizi çalıyorsunuz. “Vatandaşın cebinden tek kuruş çıkmayacak.” dediniz, tek kuruş bırakmadınız vatandaşın cebinde vergi cehennemine çevirdiğiniz ülkemizde. Ülke vergi cehennemiyken siz vergi cennetlerinde, Man’da, Malta’da volta atıp halay çekiyorsunuz. Osman Gazi Köprüsü’nün maliyetini hayatları boyunca oradan geçmeyecek Kastamonulu, Muşlu, Antalyalı köylü yurttaşlarımızın cebinden karşılıyorsunuz.

Şehir hastaneleri meselesi var bir de. Ben bir hekimim, sağlıkta dönüşüm politikalarınızı da yakından takip ediyorum. Yurttaşlarımızın hak ettikleri sağlık hizmetine kavuşması için eskiyen hastanelerin yenilenmesini, modernleştirilmesini elbette istiyoruz ama bunu yapmak için seçtiğiniz Deli Dumrul modeli şehir hastaneleri dünyada terk edilmiş durumda, yanlış bir modeldir. İngiltere ve Kanada’nın terk ettiği bir modeldir. Kamu-özel ortaklığı ihale biçimine, şehir merkezlerindeki hastanelerin kapatılıp şehirden uzakta sağlık hizmeti verilmesine karşıyız biz. Mesela Kayseri Şehir Hastanesi. Devlet, arsalarını kendi verdiği hastane için 427 milyon TL yatırım karşılığı yirmi beş yılda tam 3 milyar 343 milyon TL kira bedeli ödeyecek. İşletmecinin kazanacağı ek gelirler hariç olmak üzere kamu yararı bunun neresinde? Tam 8 katını bizim çocuklarımız ödeyecek o yatırımcılara, sözüm ona, o yandaşa verdiğiniz kapitülasyonlarla yaptırılan o hastaneler karşılığında. Burada bir vurgun var, burada bir yağma var, burada bir talan var. Çocuklarımızın geleceğini rehin tutuyorsunuz, buna hakkınız yok. On beş yıllık iktidarınız boyunca 15 milyon insanımızı sosyal yardıma muhtaç ettiniz ve bununla övünüyorsunuz. Yoksulluğu gideremiyor, yoksulluktan besleniyor, yoksulluğu sömürüyorsunuz. Çocuklarımızın sırtına yirmi beş yıl borç yükleyerek onların geleceğini çalan, yandaşa verilen kapitülasyonlara karşıyız. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir Filistin modeli var, gözümüzün önünde yoksulluğa mahkûm edilmiş bir Filistin modeli var ve toprakları bir bir elinden alınmış bir Filistin modeli var. Siz çocuklarımıza ödeyemeyecekleri borçlar yükleyip onları işsiz bırakıp elindeki arsalarını, varını yoğunu, bütün kaynaklarını satmasının altyapısını hazırlıyorsunuz, ikinci bir Filistin mi yaratmaya çalışıyorsunuz?

Bu kapitülasyonlar sonucunda gelecek yıllarda gelir dağılımı adaletsizliği daha da bozulacak. O yandaş müteahhitlere para ödemek için varlığından daha çok kaybedecek bu millet. 2002 yılında yüzde 1 olan en zenginin serveti yüzde 38’ken bugün yüzde 58’e yaklaştı o en zengin yüzde 1’in serveti. O en zengin yüzde 1’in, o Mehmet Cengizlerin, o yandaş müteahhitlerin yüzde 58’e yaklaştı servetleri. Bu ne demektir? AKP iktidarı on beş yıl boyunca yoksul yüzde 99’dan aldı, yandaşa teslim etti ve bu Deli Dumrul projeleriyle önümüzdeki dönem çok daha büyük borçlanmalara tabi tutulacak, belki o yüzde 1 yandaşın serveti yüzde 78’lere çıkacak ve yüzde 99 daha çok mağdur olmaya devam edecek.

Bir de nükleer santraller var, bunlar da Deli Dumrul santralları. Bu santralleri fay hattı üzerine yapıyorsunuz. Ecemiş Fay Hattı üzerinde geri bir teknolojiyle Akkuyu Nükleer Santralini kuruyorsunuz. Yapım ihalesini millete küfreden o Mehmet Cengiz’e veriyorsunuz, işletme ihalesini de Rosatom’a veriyorsunuz. Rosatom kim biliyor musunuz? Rudenyum felaketine yol açan, geçen, Avrupa’da tespit edilip Türkiye’ye İstanbul üzerinden de, Trakya üzerinde de saçıntı olarak geldiği tespit edilen rudenyum skandalına sebebiyet veren santrali işleten Rus şirketi.

Türkiye’de balığın yüzde 50’sini karşılayan Sinop’a, longoz (subasar) ormanlarının ortasına, İğneada’ya nükleer santral inşa ediyorsunuz. İğneada bölgesinde, Türkiye’deki balığın yüzde 20’si, Sinop’ta da yüzde 50’si üretiliyor. Siz balıkçılığı da mı tüketmeye çalışıyorsunuz?

Nükleer santrallerin kapatılma maliyeti yapım maliyetlerinden çok daha fazla, 15-20 milyar dolara her bir santrali yaptırıyorsunuz, 20 milyarın 3-4 katı kapatılma maliyetleri var, bunu da kamuya yüklüyorsunuz.

Sinop’ta nükleer santral sözleşmesinde 12 sent civarında bir ücretle anlaştınız. Akkuyu’da da 12,35 sente anlaştınız. 2,5-3 sent maliyetle rüzgâr enerjisi santralleri bugün ihaleye verilebiliyorken bunun 4 katı, 5 katı maliyetle niye bu nükleer santral ihalelerini veriyorsunuz, bunlara teslim ediyorsunuz? Hem tehlikeli hem pahalı. Akıl bunun neresinde? Rüzgâr enerji santralini biliyorsunuz, geçenlerde verildi 3,48; dünyada da 2,5-3 sent kilovatsaatinin maliyeti enerji santrallerinin. Sizin buradaki derdiniz ne? Yandaşlarınıza kaynak aktarmak mı? Küstüğünüz devletlerle anlaşmak için çocuklarımızın geleceğini ipotek altına almak mı?

Dünya, küresel ısınma sebebiyle kömür kullanımından vazgeçerken siz, Çatalağzı’na, Eskişehir’e, Silivri’ye, Çanakkale’ye, ülkenin her yerine termik santraller kurma sevdasındasınız yandaşlarınıza kaynak aktarmak için, bedelini çocuklarımıza ödetmek için. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Bir başka Deli Dumrul projesi daha var, Kanal İstanbul Projesi. Bir kişinin zaman zaman gündem değiştirmek için kullandığı Kanal İstanbul Projesi’ne “Çılgın Proje” diyorsunuz. 20 milyar dolarlık bir projeden bahsediyorsunuz. Siz, Irak’a bizim çocuklarımızı göndermek için, askerlerimizi göndermek için 1 milyar dolar karşılığında buradan tezkere geçirmeye çalıştınız. Allah’tan Cumhuriyet Halk Partisi vardı da çocuklarımız o bataklıkta şehit olmadı. (CHP sıralarından alkışlar)

Bilim adamları Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili olarak açıklama yapıyor, dinlemiyorsunuz. “İstanbul ve Marmara Denizi çürük yumurta kokacak.” diyorlar, “Canlı yaşamı son bulacak.” diyorlar. Yandaşlarınıza kaynak aktarmak için, hafriyatçılara kaynak aktarmak için böyle bir projenin peşinde koşuyorsunuz. Çevreyi, geleceği tüketiyorsunuz. Bir avuç yandaşınıza aldırdığınız arsaların, rantın daha çok değer kazanması için Türkiye’yi mahvediyorsunuz.

Eğer bir ülkede yatırım yapacaksanız eğitime yapmanız gerekiyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken 2018 yılı itibarıyla bu oran yüzde 8,36’ya gerilemiş durumda. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırımlara ayrılan pay AKP iktidarı döneminde sürekli azalıyor, tarikatlara, gerici yapılara ülkenin eğitimini teslim ediyorsunuz. Eğitim yatırımı yapmadan dünyada gelişmek mümkün değil. Gençliğe ve eğitime yatırım yapan Hindistan yazılım alanında dünya lideri durumunda. Teknoloji yatırımları yapan Kore dünyanın en gelişmiş teknolojilerini üretiyor. Sizin on beş yıllık iktidarınızın sonunda, genç nüfusta işsizlik yüzde 20’lere, 15-64 yaş grubunda da yüzde 10,8’e çıkmış durumda.

Nohudu, buğdayı, eti, samanı bile ithal ederken ülkemizde tarımsal altyapı yatırımı yapmıyorsunuz. Kapanan şirketler de hızla artıyor ve yüzde 23 daha fazla şirket kapandı. Dış borç faizi konusunda da rakamlarla oynayarak bir şey yapamazsınız. 2016 yılında 7 milyar TL dış borç faizine para ödedi bu Hükûmet.

Zekeriya Öz’den medet umuyorsunuz. İçişleri Bakanınız diyor ki: “Bir Zekeriya Öz gider bin Zekeriya Öz gelir.” Siz böyle mi ülkeyi düzelteceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=65228