ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Hocam, son dönemde, biliyorsunuz, çok sayıda intihar vakası yaşandı bu süreç içerisinde; emniyette olsun, içeride tutuklu olanlar olsun. Şimdi, bu konuda suçsuz yere alınanlarda bu oran zannediyorum daha fazla. Yani, zaten örgüt mensubiyeti olanlar o işte kendilerinin doğru yaptığına inanmışlar ve sonuna kadar da gitmişler, dediğiniz gibi içeride bir yapılanma içerisinde hâlâ “Biz güçlüyüz.” şeklinde algı üzerinden gidiyorlar. Yani, bu konuda, özellikle bu suçsuzların, masumların intiharlarının engellenmesine yönelik bir şeyler yapılması gerekmez mi?
Bir de yeni Mehdi’ler çıkıyor. Biliyorsunuz, bir sürü tarikat yapılanması var ve bunlar da liyakat esasına göre değil, tarikatın kendi içerisindeki hiyerarşisine göre devlette yapılanıyorlar ve bugün için bunlar tehdit değil ama bir günde bunların silah kuşanabileceğini bu süreçte gördük, bundan sonrasında diğerlerinde de bunu görmemiz mümkün. Bu “Hanzala” dediğimiz, El Kaide’nin Türkiye yapılanmasının lideri ve oradaki tutukluların ve yargılananların mahkemesine gittim. O kişiler bir günde silah kuşanabilir ve Türkiye için çok büyük bir tehdit olabilir.
Şimdi, dönem dönem toplumsal psikoloji içerisinde siyasi irade göz yumabiliyor ve bu yapılara da destek olabiliyor ve bunun en bariz örneği burada çıktı zaten. Biliyorsunuz, Türkçe olimpiyatlarıyla ilgili herkes destek olsun diye hükûmet kaynakları ve bürokratlar baskı yaptılar, bütün binalar donatıldı, Koç dahi bu yapıya destek oldu. Bu işin bu noktaya gelmesinde, toplumsal psikoloji olarak bu yapının güçlendirilmesinde siyasetin etkin olduğu konusunda ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim Ali Bey.
Evet, son soruydu bu Sayın Tarhan, buna cevapla birlikte tamamlarsanız çok memnun olurum.