ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
2020 yılının Temmuz ayında, yine Adalet Komisyonunda İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmelerini yapmıştık daha önce. O görüşmelerde yine sansürü, baskıyı nasıl hayata geçiririz ısrarındaydınız. Sizlere o gün “Z kuşağı ‘dislike’ atıyor.” uyarısında bulunmuştum. Görüyorum ki aradan geçen süre zarfında, yaşananlardan hiç ders almamışsınız ki dijital dünyayı kilit altına alma çabasında, kelepçe takma çabasındasınız.
Cumhur İttifakı şu anda gençlerin üçte 1’inin bile oyunu alamıyor ve sizin bu baskılarınız genç kuşağı daha da uzaklaştırıyor. Bu bizim için olumsuz bir şey değil tabii ki ama Türkiye’ye yakışmıyor. Ancak iletişimi mekândan ve âdeta zamandan azade kılan sosyal medyayı, interneti baskı altına alma arzusu günümüz dünyasında, özellikle gençler açısından hiçbir şekilde karşılık görmemekte, aksine çok ciddi tepkiyle karşılanmakta ve siz şimdi karşımıza basını internet üzerinden baskılama amacıyla bir teklif getiriyorsunuz ve bunu da trajik bir şekilde Evrensel gazetesinin Basın İlan Kurumu ambargosu altındaki 1000’inci gününün hemen ertesi gününde yapıyorsunuz. Yani, o komisyonlarınız nasıl yazılı basını baskı altına almaya çalışıyor ilanlarını keserek, hep beraber gördük. Bunun internet ortamındaki yansımalarını tezahür edecek şekilde bize yaşatacaksınız.
“Sarı basın kartını iptal ettiğimizde, geçerli neden ortadan kalksa bile bir sene içerisinde vermeyeceğiz. İşte, ahlaka uygun olmayan bir konuya muhatap oldu diye beş yıl boyunca vermeyeceğiz.” diyorsunuz ve bunun kararlarını da sizin belirlediğiniz komisyonlar verecek. 2021 yılında 559 basın kartını iptal etmişken siz diyorsunuz ki: “Seçim öncesinde bu kadar otoriterlik bize yetmez, basın kartını taraflı Cumhurbaşkanının atadığı İletişim Başkanı doğrudan versin.”
Kanun teklifinin 29’uncu maddesiyle, sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimsenin cezalandırılacağı hükmünü getiriyorsunuz. Yani, artık öyle bir düzenleme getiriyorsunuz ki “Vay, sen ‘Hava yağmurlu.’ dedin, bana ‘ördek’ demek mi istedin?” gibi bir sansür anlayışını bu çağda bizim üzerimizde uygulamak istiyorsunuz.
Dün Genel Kurulda “A Haber yalan söylüyor.” diye bir açıklama yaptığında oradaki bir milletvekili, hemen cevap AKP Grup Başkan Vekilinden geldi. Yani, kendinizle basını o kadar özdeşleştirmişsiniz ki o basına söylenen söze, size söylenmiş gibi Grup Başkan Vekiliniz tarafından cevap veriliyor.
Şimdi, “İktidarın sansür çabası yeni bir çaba değil.” demiştik. Yakın geçmişte bizzat bana uygulamak istediğiniz bir sansürü hatırlatmak istiyorum. Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında yaşanan tartışmaların kamuoyuna yansımasını istemiştik. Siz o dönemde Komisyon çalışmalarını gece yarıları yapıyordunuz ki halk görmesin, duymasın, işitmesin. O gün duymasın, işitmesin dediğiniz halk sorunları duymadı ama bugün yaşıyor. O gün duymasın dediğiniz, internet aracılığıyla Şeker TV olarak bir telefon ve bir “tripod”la orada yaşanan sorunları bir bir dışarı aktardığımızda o dışarı aktardığımız konular büyükşehirlerde ciddi manada karşılık buldu ve büyükşehirleri kaybettiniz. Bugün dolar 17,30’a vardıysa, mazot 30 liraya vardıysa o gün baskılamak istediğiniz, halktan kaçırmak istediğiniz şeyleri halk göremedi diye ve o Anayasa değişikliği oldu diye yaşıyoruz.
Siz, şimdi, baktınız, gidişat iyi değil, saray elden gidiyor “Nasıl yapsam da gerçeklerin üzerini örtsem.” derdindesiniz, bu yasa teklifinin tek özeti bu. Gerçeğin gücü eninde sonunda ortaya çıkar ve galip gelir, tıpkı Anayasa görüşmelerinde yaptığınız yasaklamalar bugün yaşandığı gibi, o gerçekleri bu halk yine yaşayacak ama sizin bu engelleme çabalarınız sonuç vermeyecek.
Yirmi yıldır ülke bütün basın-yayın organlarından bir bir koparıldı ve bir avuç basın kaldı ki görevlerini yapabilsin. Sosyal medya üzerinden insanlar gerçek bilgiye ulaşabiliyor ve siz bunu engellemek için, manipüle etmek için, sanki yeşil topları siz çıkartmamışsınız gibi “Bunları manipülasyon amacıyla kullananlar olacak.” diye yasa çıkartıyorsunuz.
Siz, bu süreçte, bu kanun teklifini hazırlayanlar, zannediyorum, George Orwell’ın “1984” romanından çok etkilenmişler; aynı oradaki tele ekranlar, düşünce polisi gibi uygulamaları tek tek uygulamaya sokmaya çalışıyorsunuz. Burada unuttuğunuz bir şeyler var: Metaverse’le ilgili yasakları koymamışsınız buraya. Orada, eğer bir televizyon kanalı Metaverse’te yayın yapıyorsa o kanallarla ilgili bir cezayı nasıl vereceğinizi buraya yazmamışsınız, büyük bir eksiklik. Onun için, orada birisi pankart açarsa, birisi bir duvarı billboard şeklinde kullanırsa orada ne ceza vereceğinizi buraya yazmamışsınız. Ben size buradan ironik bir şekilde bunu da hatırlatmak istiyorum.
Biliyorsunuz, savaş ortamında, Rusya ve Ukrayna Savaşı’nda Starlink uyduları Ukrayna’daki iletişimi sağladı. Dünyanın bu kadar ileri bir teknolojiye geçmiş olduğu bir dönemde siz internet servis sağlayıcıları üzerinden bunları engelleyeceğinizi zannediyorsunuz ama önümüzdeki sene Starlink Türkiye’de de hayata geçecek, siz o zaman bu yasakları nasıl uygulamayı düşünüyorsunuz? Yani yapmak istediklerinizin hepsi beyhude; artık sansürden, yasaklardan vazgeçin. Siz “Yasakları kaldıracağız.” diye gelen bir partisiniz, daha fazla yasak getirmeyin.
Teşekkür ediyorum.
Yasama Yılı: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) |
Birleşim: | 27 |
Tarih: | 5 |
Tarih: | 15 .06.2022 |