ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sunumunuz için teşekkür ediyorum.
Çanakkale Boğazı’nın Marmara tarafında daha önce birçok balık çiftliği vardı. Onlar kaldırıldı mı acaba yoksa hâlâ devam ediyor mu? “Marmara’da balık çiftliklere müsaade etmiyoruz.” denilmişti.
Yüzde 8,3 hayvansal ve tarımsal kaynaklı azot, fosfor yükü olarak belirttiniz, bunun azaltılmasına yönelik de çalışmalarınızdan bahsettiniz. Ancak bu ciddi bir yük ve malumunuz Karadeniz’den gelen yük Marmara’yla birleşiyor. Neredeyse birbirine yakın yük yani Karadeniz’den Marmara’da oluşan yüzde 21 gibi, Karadeniz’den de yüzde 17 gibi bir organik yükün durumu bahsedildi. Bir de Kanal İstanbul’la yeni bir organik yük gelişi Marmara’yı tamamen öldürecek, öyle görünüyor. Bunları diğer bakanlıklarla, özellikle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığıyla paylaşmanızda fayda var diye düşünüyorum.
Balıkların türleri; “249 balık türü Marmara Denizi’nde var.” denmiş, daha önce 125 ticari değeri olan balık türü var olarak bilinirken şimdi 15-20 balık türüne düştüğü ifade ediliyor. Ticari balık türünün sayısı nedir bunların içerisinde? Çünkü türlerde, tür çeşitliliğinde ciddi bir azalma söz konusu, özellikle çevre kirliliği uzun yıllardır Marmara balıkçılığını ciddi zarara uğratıyor. Ton balığı hastalığı var “tuna fish disease” diye uluslararası literatürlerde geçen. 1998’lerden itibaren hamsi balığında da ona benzer bir duruma yol açan bakteri kirlenmesi var ve bunlar özellikle erken dönemde avlanan ve açıkta satılan, güneş altında satılan balıklarda çok hızlı zehirlenmeye yol açıyor. Yani bu, Marmara’nın kirlenmesi artık Marmara balıkçılığını da Marmara hamsisini de çok ciddi tehdit ediyor ve bu, diğer türleri de zaman içerisinde tehdit edecek. Özellikle dip balıkları ve deniz kabuklularıyla ilgili, midyeyle ilgili, Marmara’da çok ciddi bir problem var. Bu süreçte, Küçükçekmece Gölü’nde önce balık ölümü, arkasından martı ölümleri oldu. Maalesef bugün de öğreniyoruz ki Tuz Gölü’nde, oraya akan suların önlerinin hesapsızca kapatılması ve göle hiç su gitmemesi sonucu binlerce yavru filamingonun katledilmesine diyeceğim artık, yol açtı. Bir yandan, böyle bir felaket var, bir yandan da HES’lerde artık, balıkların yaşama imkânı kalmadı. Oralarda da can suyu bırakılmadığı için derelerimiz, o billur ırmaklarımız artık çamur akıyor ve oralarda da balık kalmadı. Bunlarla ilgili de sadece Marmara’daki müsilaj sorununa değil, Türkiye’deki bütün çevreyi ve akarsuları ve oradaki doğal hayatı, canlı yaşamı korumaya yönelik de çok ciddi adımlar atmak gerekiyor. Bu konuda Bakanlığınızın da ciddi rolü olması gerekiyor.
Mercan resifleri öldü biliyorsunuz Marmara’da, Adalar açıklarında, bu, son müsilaj sürecinde. Gerek oksijenin Marmara’da azalması, gerek kirlilik oradaki birçok değerimizi, birçok güzelliğimizi de ortadan kaldırdı.
Ergene’nin tarım sulamasında kullanımı ne? Çünkü Ergene zehir akıyor ve sonuçta, etrafını da zehirliyor. Bu konuda, Bülent Şık ve arkadaşları çok ciddi bir araştırma yaptılar. Bu araştırmanın sonuçları kamuoyuna açıklanmadı ancak Tarım Bakanlığı olarak gerek Dilovası’nda, gerek Ergene’de, bu, sanayinin yoğun kirlettiği alanlarda yapılan bu ciddi çalışmadan yararlanıyor musunuz? Bunu kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?
Bu süreçte, Marmara’daki müsilajın önlenmesi, bu sorunun sebeplerinin detaylarıyla ortaya konması konusunda bilim adamları en başa kirliliği koyuyorlar yani bu açık. “Isı artışı yüz otuz yılda yarım dereceyken on yılda bir yarım derece daha ilave oldu.” şeklinde ifade edilen bir ısı artışı var ama bu ısı artışının özellikle denizlerdeki sebeplerinden birisi de deniz suyundaki partikül miktarının artması ve kirlenme. Yani her şeyin başında, denizleri kirletmememiz gerektiğini, akarsuları kirletmememiz gerektiğini görüyoruz. Burada canlı yaşamın korunması konusunda, dediğim gibi, size ciddi görevler düşüyor. Aksi takdirde, gelecek kuşaklara bir açık foseptik bırakacağız. Bu konuda da cesaretle yanlış karar alan, Kanal İstanbul gibi bir projeyi hâlâ savunanlara karşı da Bakanlığınızın sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
Bir başka şeyi de ilave etmek istiyorum. Marmara Denizi’nde dalyan kalmadı yani balıkların yumurtalarını bırakacağı ve orada çoğalıp türlerini devam ettirebileceği bir ortam kalmadı. Bu konuda, kıyıların bu kadar pervasızca doldurulması ve bu, balık yaşam alanlarının ellerinden alınması konusunda da yine, Bakanlığınıza sorumluluklar düşüyor. Bunları da yerine getirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.