12/12/2020 tarihli Genel Kurul konuşması

Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 5’inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı: 4
Birleşim: 29
Tarih: 12/12/2020

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla resmî rakamlara göre en az 1 milyon 780 bin 673 vatandaşımız PCR pozitif coronavirüs tanısı aldı, resmî rakamlara göre en az 16 bin yurttaşımızı da kaybettik. Her gün yüzlerce can kaybediyoruz ve en acı olan tarafı da toplum olarak buna alışıyoruz, alıştırılıyoruz. Ölümlere alışmak, kitlesel ölümlerin de önünü açıyor. Bu ölümcül hatayı yapmamalıyız.

Ülkemizde ilk resmî vakanın ilan edildiği 11 Mart tarihinden neredeyse iki hafta önce “Sağlık Komisyonunu acil olarak toplayalım.” demiştik, o günkü Sağlık Komisyonu Başkanı -şu anda kendisi hasta, acil şifalar diliyorum- “Dut pekmezi yersek hiçbir şey olmaz.” demişti. Dut pekmezi yemesine rağmen maalesef Covid-19 oldu.

Geçtiğimiz ilk on ayda şehir hastanelerine bütçeden 8 milyar TL ödeme yaptık, ilk on ayda. 800 yataklı Rize Şehir Hastanesinden her ay 1 tane yapabilirdik, 10 tane şehir hastanesi yapabilirdik 800 yataklı yani toplam 8 bin yataklı hastane yapabilirdik ama önceki sistemin getirdiği sistemde çok fahiş kiralar üzerinden, fahiş hizmet bedelleri üzerinden… Ki, Bakan sağ olsun, gelir gelmez bu konuda şehir hastanelerinin kamu-özel iş birliğiyle yapılmasının önüne geçti ama bu yeterli değil. Bundan sonraki dönemde de çok ağır yükler altındayız, üç yıl içerisinde biz bu şehir hastanelerine 20 milyar TL para vereceğiz. Bunun için bir an önce kamulaştırılmalı bütün kamu-özel iş birliğiyle yapılan şehir hastaneleri, yoksa çocuklarımızın sırtında büyük bir kambur bu.

Bizim Anayasa Mahkemesine başvurmamızla, şehir içindeki hastanelerin müteahhitlerin cebinde bırakılması engellendi ve bu Covid döneminde de o hastaneleri kullanma imkânına sahip olduk.

AKP’nin Hıfzıssıhha Enstitüsünü kapatmasıyla birlikte, üniversitelerin bilinçli olarak çökertilmesi nedeniyle artık bilimsel çalışmalar yeterince yapılamaz oldu. Eğer bu engellemeler olmasaydı Uğur Şahinler, Özlem Türeciler bugün Türkiye’de bu aşıyı üretirdi ve bütün dünyaya ulaştırabilirdik.

Değerli milletvekilleri, bu saatten sonra aşıya ulaşılamadığı için yiten her candan bu bütçeye “evet” diyenler, vaktinden önce normalleşmeye önayak olanlar, uyarılarımıza rağmen okulları kontrolsüzce açanlar, rantları eksilmesin diye şantiyelerde, fabrikalarda işçileri dip dibe çalıştıranlar sorumludur. İnsanlar bir yandan coronadan, bir yandan da, tır şoförünün dediği gibi, AKP’nin düzeninden dolayı hayatını kaybediyor. Aslında geldiğimiz noktada AKP’nin neoliberal politikalarının ve başkanlık sisteminin sonuçları bu yaşadıklarımız çünkü bütün yetki, bütün sorumluluk tek adamda olunca ne Bilim Kurulu ne Bakanlıklar bir şey yapamıyor maalesef. (CHP sıralarından alkışlar)

“Okullar hazır mı?” diye sorduk, önergemize cevap verilmedi. Ekonomik baskılarla erkenden, 1 Haziranda anormal bir normalleşme yaşandı ve bu nedenle, bu hastalar arttıkça, onların katlanarak kış döneminde de daha fazla can kaybına yol açtığını gördük.

Cengiz İnşaatın affedilen 425 milyon liralık vergi cezasıyla bugün 65 yaş üzerindeki 7,5 milyon insanımıza 2 doz aşı yapabiliyorduk, 15 milyon doz alabiliyorduk. Biz biliyoruz şu anda ekonomik zorluklar neticesinde sağlığın bu noktaya geldiğini. Bunu engellemenin yolu artık bu gidişe bir “Dur!” demekten geçiyor.

Önümüzdeki dönemde, 70 milyonu acilen olmak üzere 180 milyon doza hatta yıl sonuna kadar 270 milyon doz aşıya ihtiyacımız var ve bu bütçede buna pay ayrılmadı. Bu payın mutlaka ve mutlaka ayrılması gerekiyor ki biz daha çok canımızı kaybetmeyelim.

Sağlık çalışanlarının Covid hastalığının meslek hastalığı sayılmasıyla ilgili kanun da bir an önce çıkmalı. İlliyet bağı aranıyor, SGK de illiyet bağı kurmadığı için sadece canını kaybeden 220 kişiden 2 kişiye maaş bağlanmış durumda.

Mecburi hizmet yaptığım sırada Çağatay Güler’in bir şiiri vardı, onu okumuştum, “Bir çocuk ölünce boğmacadan ya da kızamıktan…” diye başlıyordu şiir. Ben de o şiirin o ilk satırını corovirüse uyarlayarak sizlere seslenmek istiyorum:

“Bir anne, bir baba, bir evlat, bir eş, bir emekçi, bir hekim, bir hemşire ölünce coronadan

Gökte bulut olunca

Yağmur olup düşünce yere

Can vermek için çiçeklere

Sorar, vurur da camlara takır takır

Gerekeni yaptınız mı, yaptınız mı gerekeni diye.” (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Bize de, Bakanlığa da, Cumhurbaşkanına da bunu soracaktır. Biliyoruz ki şimdiye kadar gerekenler yapılmadı. En azından bundan sonra daha çok canımızın gökte bulut olmaması için, yağmurun yağıp camlarımıza takır takır vurmaması için, yeterli aşıyı temin etmek konusunda sorumluluğumuz var, bu Meclisin de sorumluluğu var. Bu bütçe mutlaka ayrılmalı ve bu yüzden, aşıya ulaşamadığı için bir canımızı daha vermemeliyiz.

Artık, aşıyla korunulabilir bir hastalıktır; nasıl kızamık aşıyla korunulabilen bir hastalıksa coronavirüs de aşıyla korunulabilen bir hastalıktır. Koruyucu halk sağlığı hizmetini vermek de Bakanlığın görevidir. Bunun bir an önce temin edilip hazır hâle getirilmesi gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)