11/06/2020 tarihli İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Bakan Yardımcım, daha önceki rakamlarla ilgili 13 Nisanda 17 pozitif vaka, 3 ölüm; sonra 28 Nisanda bunun 120’ye çıktığı; daha sonraki açıklamalarla da Buca’da 1 artı 64-65 toplam, Konya’da 55 pozitif vaka olduğu; Silivri’de 42 tutuklu artı 2, 44 vaka olduğu; bunun dışında 13 Nisanda yine Bakanlığın resmi internet sitesinden yapılan basın halkla ilişkiler açıklamasında 14 hâkim, savcı, 32 adliye personeli, 34 Adli Tıp personeli, 79 infaz koruma memuru yani toplam 159 ki bunların içerisine revirlerde çalışan doktorlar, sağlık çalışanları ilave değil. Artı, bu sağlık çalışanlarının çok daha riskli olduğunu öngörürsek çok fazla; bir de bunlar pozitif olarak tespit edilenler.

Bu hastalığın şöyle bir özelliği var: PCR’de pozitif çıkanlar vakaların yaklaşık yarısı, şikâyet verenler de vakaların yaklaşık 5’te biri. Bu bize şunu gösteriyor: Yani siz orada 160 vaka tespit ettiyseniz o aslında 320. Aslında onu 5 ile çarptığınızda 1.600, tabii 1.600’e tekabül ediyor. Böyle bir şey. Bu da özellikle bulaştırıcılığı döneminde cezaevleri için çok ciddi bir risk, kapalı ortamlar. Bu noktada tabii 439 cezaevinden sadece 2’sinde var demeniz ve bunun da gerçek olduğunu kabul etmemiz çok olumlu bir şey ancak bu böyle midir? Bu konuda endişelerimiz var.

Daha bu pandemi başlamadan önce, daha öncesinde de, 10 Martta biz bir açıklama yapmıştık, burada bakanla yaptığımız toplantıda, özellikle cezaevlerinin korunması gerektiği konusunda. Daha en başından, o on beş günlük personelin çalışma süreleri ve karantinaların uygulanmasının çok önemli olduğunu, hem ailelerinden bulaşabileceği hem de ailelerine bulaştırabilecekleri konusunda uyarılarımızı biz peşinen yapmış ve önlem alınmasını o zaman da talep etmiştik.

Tutuklu yargılanmaların aslında istisna tutulması gerekirken tutuklu birçok kişinin olması hem cezaevlerinde çok yoğun bir kapasiteye hem de bu yoğunluğun da bulaşıcılığı artırmasına yol açıyor. Bu, maalesef istisna tutulmuyor. Özellikle siyasi tutuklular siyasi hükümlü olmadan dahi uzun süre burada kalıyor, cezaevinin doluluğunu, yükünü arttırıyor. Adil yargılanma talebiyle avukatlar ölüm orucunda, onların sağlıklarıyla ilgili tedbir alınıyor mu, sağlıkları için tahliyeleri söz konusu mu?

Bir de maske ve dezenfektanların oradaki kantinlerde pahalıya satıldığı, böyle bir ifade var. Burada bu konularda da bir fiyat sabitlemesine gidiliyor mu ve şu anki durum nedir?

MELİHA AKYOL (Yalova) – Ücretsiz dedi ya dinlemiyor musunuz?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Dinledik, ben ne dinlediğimi biliyorum. Ayrıyeten kantinlerde de satıldığını biliyorsunuz, 10 liradan 45 liraya kadar değişen, tutturabildiğine fiyatlarla satıldığına dair arkadaşlarımızın tespitleri var. Biz bu tespitleri iletmek ve çözüm arama mercisiyiz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bir maske mi 45 lira?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Maske değil, dezenfektan arkadaşlar. Doğru dinleyin.

Yani bunlarla ilgili tedbir alınmasını istiyorum.

Türk Toraks Derneğinin bugün açıkladığı raporlarda bunların hepsi var ve bunların hepsi de Bakanlığın resmî internet sitesinden alınan bilgilerle ve diğer raporlardan alınan bilgilerle sabit olan gerçekler ve biz bunların farkına varalım ki çözüm üretelim, derdimiz o.

Hapishanelerde can güvenliği bizlere emanet edilmiş olan, Adalet Bakanlığının, burada İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun yükümlüğünde olan o insanların yaşam güvenliğini sağlamak bu kadar ölümcül bir hastalığın olduğu bir dönemde hepimize sorumluluk ve görev yüklüyor ve bu hastalığa biz alışıyoruz işin kötü tarafı, korkunç bir hastalık bu. Toplumun sadece yüzde 1’i bu hastalıktan etkilendi. Yüzde 99’u hâlâ bu hastalığın karşısında savunmasız. Bizim tedavilerimiz -ben bir hekim olarak söylüyorum- sadece destek tedavileri, kesin bir tedavi yok. Aşı ve tedavi bulunana kadar da herkes bu hastalığın bir kurbanı olabilir. Bunun için de bu sorumlulukla, bu ciddiyetle bu önlemleri hiçbir gevşeme olmadan bizim devam ettirmemiz gerekiyor.

Ben teşekkür ediyorum.