ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan; öncelikle sözlerime başlamadan önce, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, rahmet ve özlemle anıyorum. Bugünleri düşünerek Türkiye’nin aydınlanması için nasıl büyük bir mücadele verdiğini her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Engellilerle ilgili daha önceden bir açıklama yapılmıştı -2002’de TÜİK- ve Türkiye nüfusunun yüzde 12,29’unun engellilerden oluştuğunu ifade etmişlerdi. Uzun zamandır bu veriler yayınlanmıyor; bu veriler toplanıyorsa niye kamuoyuna açıklanmıyor, bunu bilmek gerekiyor. Engelli maaşları biliyorsunuz artık ailelerin üzerine yıkıldı yani eğer bir evde belli bir gelir varsa, bölündüğünde de üçte 1’e denk düşüyorsa bir engelliye düşen pay, o kişi o ailenin üstüne bırakılıyor. Hâlbuki devlet vergi alıyor, aldığı bu vergileri de yoksul için, ihtiyacı olanlar için dağıtmak üzere alıyor. Onları ailenin sırtına bırakmak bir sosyal devlet anlayışına nasıl sığabilir? Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Engelliler birer bireydir. Eğer birey olarak geliri yoksa o kişi, o ailenin sırtına bırakılmamalıdır; Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne de uygun bir şekilde mutlaka o engelliye doğrudan destek olmak gerekiyor. Engelli istihdamıyla ilgili, kamuda 193.368 kişi istihdam edilmeliyken, 58.520 noktasında kalmış durumda; bunun da özellikle devletten başlayarak mutlaka yerine getirilmesi gerekiyor.
İstanbul Sözleşmesi bir gecede çıkılan bir sözleşme oldu ve bu konuda Bakanlığınız bir şey söylemedi. Hâlbuki bu ilk sunulduğunda ne kadar önemli olduğuyla ve bu konuda neler yapılacağıyla ilgili çok detaylı açıklamalar yapılmış ve bütün partilerin oy birliğiyle Meclisten geçmişti; maalesef bir kişinin kararıyla da kadınlarımız böyle bir korumadan mahrum kaldı.
Geçen sene 300 kadın hayatını kaybetti kadın cinayetlerinde, 171 kadının da şüpheli ölümü söz konusu. Az önce Adalet ve Kalkınma Partisinden bir milletvekili arkadaş “Çok iyi durumdayız. Batı bizi kıskanıyor, Avrupa bizi kıskanıyor.” minvalinde bir konuşma yaptı. OECD ülkeleri arasında en ön sırada olan maalesef Türkiye. Bu gerçeği görmek lazım ki bu gerçeği düzeltebilelim ama bu gerçekler yok sayılırsa bunların düzeltilme ihtimali yok.
Otizmli çocuklar var; bunlar da ailelerin sadece sekiz saatlik bireysel ücretsiz eğitimiyle ve dört saatlik de grup eğitimiyle yetinmek durumunda kalıyorlar. Bu, son derece yetersiz, bunun mutlaka artırılması gerekiyor. Bu çocuklar özellikle raporla ilgili ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Engellilerin raporlarıyla ilgili, randevu alma ve randevuları sonucunda ciddi… İşte, ailede bir ev var, aile kötü bir evde kalıyor; ondan sonra, evi var diye bunun engelli ücreti kesiliyor. Bana bir engelli “Bana babadan kalma 2 oda 1 salon bir ev var; ora da benim üzerime gözüküyor diye benim ücretimi kestiler. Ben o duvarları mı yiyeceğim? Ben nasıl geçineceğim?” şeklinde serzenişte bulundu.
Kreş hizmetleri konusunda; kadınlarımızın sosyal hayata katılabilmesi için, iş hayatına katılabilmesi için mutlaka kreşlerin sayısının artırılması gerekiyor. Bir kadın eğer çocuğunu kreşe verebilirse kendisi de üretime katılıp bir şeyler yapabilecek ama kreş olmadığı için… Aslında o kreşlerde de yine kadınlar çalışacak, böylelikle daha çok kadınımız bloke olmayacak yani sosyal hayatta ve iş hayatında Türkiye’ye de katkı sağlama imkânını bulacak.
Yoksulluk konusunda; yoksulluğun sebebi ne?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ – Son cümlelerinizi alalım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yoksulluğun sebebi yardıma muhtaç olan kitleler ve bu vatandaşlara bir vatandaşlık temel geliri verilmesi gerekiyor. Gini endeksi hedeflerinin çok çok altında; artırılacak dendi, gittikçe azaldı ve maalesef hedeflerinizin tam tersine bir gelişme yaşanıyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ – Teşekkür ediyorum Sayın Şeker, sürenizi aştınız.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bir saniye, bitiriyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ – Son bir cümle alalım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Victor Hugo’nun dediği gibi: “Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk.”