ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, beş gündür Sağlık Komisyonunda bir çalışma yürüttük. Orada, insan haklarına aykırı, çalışma şartlarına aykırı bir şekilde üç günde kırk iki saat çalıştık. Orada, Anayasa’ya aykırı çalışma şartlarında kanunsuz bir kanun çıkardık. İnsanların çalışma hürriyetini alacak düzenlemeler yaptık ve o insanlar açlığa mahkûm edildiği gibi, o insanların bakacağı, o doktorların bakacağı, o profesörlerin bakacağı hastaları da kaderleriyle baş başa bıraktık.
O aldığımız kararlarla, Kocaeli’nde Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Hoca’yı Zelal Ekinci’yi işini yapamaz hâle getirdik. Onun bakacağı böbrek hastası çocukları kaderleriyle, ölümle baş başa bıraktık. Cem Terzi, Onkolojik Cerrah, kanser hastalarını ameliyat ediyor, bu hekimi cezalandırarak aslında hastalarını ölüme daha da yaklaştırdık. Nursel Şahin, Anestezi Yoğun Bakım Profesörü, bu kişinin mesleğini yapmasını engelleyerek onun hayata tutunmak için yoğun bakıma ihtiyacı olan kişilere vereceği, yeni kazandıracağı günleri engellemiş olduk.
Bugün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanın da malumu üzerine günlerce insanlar yoğun bakımda sıra bekliyor. Ama biz mevcut yoğun bakım doktorlarını azaltarak, yoğun bakım doktorlarını evine mahkûm ederek o insanları daha çok ölüme yaklaştırıyoruz.
İki bakanlık birleşti ama sorunlar azalmadı, sorunlar çözülmüyor. İki bakanlığın bir arada olması, tek bakanlığa düşmesi sorunları azaltmıyor.
Bugün gençlerimize iş veremiyoruz. Gençlerimiz, üniversite mezunu on binlerce gencimiz temizlik işçisi olabilmek için sıraya giriyor. Yani gençlerimize, genç işsizliğe bu kadar önem vermediğimiz bir durumda, bütün kaynaklarımızı betona gömdüğümüz bir Türkiye’de çocuklara bir gelecek vermediğimiz gibi çocuklarımızı borçlandırıyoruz. Şehir hastaneleriyle borçlandırıyoruz.
Bugün bu Sağlık Komisyonunda çıkardığımız yasadan sonra doktor açığı artacak, özellikle SGK anlaşmalı hastanelerde bu doktorlar görev yapamayacağı için orada işlemler aksayacak. Ne olacak? Devletten tekrar özele binlerce hekim kayması olacak. Böylelikle devlette de hekim açığı meydana gelecek. Biz diyoruz ki: İnsanların hakkında mahkeme kararıyla suçluluğu kanıtlanmadıkça herkes masumdur. Siz masumiyet karinesini çizip daha yeni mezun insanları güvenlik soruşturmasında “Senin bir kusurunu bulamadık ama baban böyleymiş, ağabeyin böyleymiş, amcan böyleymiş.” deyip işe başlatmıyoruz. Yani en yüksek puanları alıp en zor eğitimden geçtikten sonra hekim olma hakkını kazanan kişileri altı yüz gün evinde açlığa mahkûm ediyoruz. Bir yeni mezun hekimi altı yüz gün açlığa mahkûm edince, evinde bırakınca, mesleğini yapmayınca o kişi öğrendiklerini unutur. O kişiden bu ülkeye fazla bir fayda gelmez.
Gerçek bir FETÖ, gerçek bir terör örgütü üyeleriyle eğer mücadele etmek istiyorsanız… 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un, yani Hekimlik Uygulamalarına Dair Kanun’un 28’inci maddesi “Devletin güvenliğine karşı bir gün dahi ceza alsanız siz hekimlik yapamazsınız.” diyor. Böyle bir madde varken niye siz bu işi sulandırıp bu kadar masum insanı Berkin Elvan’ın cenazesine katıldı diye, “barış” dedi diye cezalandırıyorsunuz? Aslında onları cezalandırmıyorsunuz, Türkiye halkını cezalandırıyorsunuz. Sağlık hizmeti vereceği, ölümle burun buruna gelen insanları cezalandırıyorsunuz. Onun için, çalışma bir haktır. Eğer Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çalışma hakkını savunamıyorsa bu ülkede, emeğiyle insanların geçinme hakkını savunamıyorsa neyi savunacak?
Bugün, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çocuk annelikleri, çocuk gebelikleriyle ilgili üzerine düşeni yapıyor mu? Bugün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı… Şubat ayında Van’da bir olay yaşandı, istismara uğrayıp, 38 günlük bir bebek daha kırkı çıkmadan tecavüz edilerek öldürüldü. Ama Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkilileri bu davayı takip etmedi. Bu çocuk tecavüzleri, çocuk istismarları davalarını takip etmeyi düşünüyor musunuz?