Konu: (10/361, 405, 406, 407, 410) No.lu Tıbbi ve Aromatik Bitki Çeşitliliğinin Korunmasında, Bunların Üretiminde ve Pazarlanmasında Karşılaşılan Sorunlar ile Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı: 2
Birleşim: 15
Tarih: 07/11/2018
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç gündür mücadele veriyoruz Sağlık Komisyonunda sağlıksız bir karar çıkmasın diye, onun için sesimizi kaybettik. Biz diyoruz ki: Sesimizi kaybedelim ama insanlar hayatlarını kaybetmesin. Çünkü haksız bir kanun çıkardığımızda biz buradan insanlar intihar edecek, insanların hayatları kararacak, o hekimler görev yapmadığı için binlerce, on binlerce hastanın da hayatı kararacak, onun için herkesi sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye davet ediyorum.
Tıbbi aromatik bitkilerin korunması tabii ki önemli ama insan hayatının korunması, hak, hukuk ve adaletin korunması hepsinden önemli. Mahkeme kararları olmadan sadece birilerinin değerlendirmesiyle… Bugün Hüseyin Avni Mutlu, daha önceki İstanbul Valisi hapse atıldı. Nedir? İşte FETÖ’yle iltisaklı diye, FETÖ terör örgütüne yardım etti diye şu anda hapiste. Şimdi, biz ne yapıyoruz? O valilerin, o emniyet müdürlerinin düzenlediği raporlar üzerinden, mezun olan tıp fakültesi öğrencilerine, doktorlara doktorluk yaptırmıyoruz. Brecht’in bir şiiri var:
“Biliriz nedir bizi hasta eden!
Söylenir bizi senin iyileştireceğin,
Hastalandığımız zaman.
Diyorlar ki, sen, tam on yılda
Öğrenmişsin hastalar iyi etmesini
Halkın parası ile yapılan
Güzel okullarda.
Dünyanın parasını dökmüşsün
Olmak için bilgi sahibi.
Senin elinde öyleyse iyileştirmek bizi.
Ne dersin, elinde mi?” diyor Brecht.
Şu anda elinde değil. O tıp fakültesinden mezun olmuş pırıl pırıl insanlar, daha mesleğinin başında güvenlik soruşturmasıyla, Özgecan’ın katledilmesinin protestosuna katıldı diye, Berkin Elvan’ın cenazesine katıldı diye, daha önce FETÖ’cü polisler haklarında rapor düzenledi diye bunlar altı yüz gün boyunca evde annesinin babasının eline bakacak ve doktor bulamayan hastalar da hastalıklarıyla baş başa kalacaklar.
Bu ülkede siyasi ayak çözülmeden hiçbir şey çözülmez. Bu kanunun hazırlanmasında bu “iltisak” dediğimiz bir şey var ya bu maddede, “iltisakı, irtibatı” diye. Bakın, yapışık bir kişi var burada. Bu Fetullah Gülen Hoca Efendinizle yapışık olan kişi bu kanunu hazırlayan kişi. Yok muydu bir tane Fetullah Gülen’le fotoğraf çektirmeyen birisi de bu kanunu hazırlasın? Şimdi bu kişi diyor ki bize: “Bununla nasıl mücadele edeceğinizi… Ben bir kanun çıkarıyorum, bunu onaylayın, bununla mücadele edeceksiniz.” Bu, bizim aklımızla alay etmek, bu akla izana sığan bir şey değil. Bu itirafçı da mı oldu acaba bu işten kurtardı, bu gizli tanık oldu da mı bu işten kurtardı? Şimdi bize akıl öğretiyor. Herkesin aklı kendine yeter. Bizim aklımızla alay etmeyin.
Yani burada ne diyor? “Terör örgütlerine veya terör örgütü üyelerine suçlarından dolayı ceza verdiğinizde bir gün bile ceza verseniz…” Zaten 1219 sayılı Yasa’nın 28’inci maddesine göre hekimlik yapamıyor. Böyle bir kanun varken bu kanunu uygulamak yerine. “Biz bu kanunu uygulamayı beceremiyoruz, keyfî bir madde çıkaralım. Ne yapalım? Bütün muhalifleri hekimlik yapamaz hâle getirelim ve bunların hastalarını da mağdur edelim…”
Burada, bu maddede, yan yana duran, bitişik duran, yapışık değil, şurada güvenlik soruşturmalarında babası FETÖ’ye müzahir bir şirkette şoför, hamal diye, annesi aşçı diye, kişinin hiçbir bağlantısı yok diye tespit edip sonra o kişiye doktorluk yaptırmıyorsunuz ya da doktorsa da mesleğinden atıyorsunuz. Bu doğru değil, KHK’yle ilgili yüzde 7’sinin hatalı işlem yapıldığını siz kendi komisyonunuzda tespit ettiniz. Bugün yaklaşık 7.500 kişiyi mağdur edecek bir madde; aileleriyle birlikte bir stadyum dolusu insan; 30 bin kişi. Aynı 1935’te Hitler’in Nürnberg mahkemeleri gibi insanları ölüme mahkûm edeceksiniz. Bunların içerisinde çok sayıda insan intihar edecek, bunların içerisinde birçok yetkin profesör hastalarını tedavi edemediği için o hastalar ölecek.
Bu yetkin hocalardan birkaç örnek vermek istiyorum size. Çocuk nefrolojisi profesörü, siz bunu işten attığınızda o çocuk nefrolojisi profesörü olarak baktığı çocuklar da hastalıklarıyla baş başa kalıp ölecekler. Cem Terzi, kanser cerrahı ve onun muayenesinde olan, onun takibinde olan kanser hastaları onun tedavisinden mahrum kalacak; o da gidecek evinde oturacak. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu, insan haklarına da aykırı, Anayasa’ya da aykırı. İnsanların emeklerini üretime katmak gibi bir hakları var. Devletin de görevi, insanların çalışma hakkını korumaktır onların çalışmasını engellemek değil.
Terör örgütüne üye ise en ağır cezaları verebilirsiniz ama buradaki bu maddede, efendim “Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum, gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı…” Yani yan yana duran yapışık değil, o hamalın, o şoförün oğlu doktor oldu diye yapışık oldu, o aşçının oğlu doktor oldu diye yapışık oldu. Yani bundan daha fazla yapışık kimse yok! (CHP sıralarından alkışlar) Siyasi ayağı temizlemeden FETÖ ile mücadele edemezsiniz.
Bu yapılan nedir biliyor musunuz? İlk günlerde FETÖ’cüler listeler hazırladılar, dediler ki: “Bunları atalım, atalım ki FETÖ’cülere sıra gelmesin.” FETÖ’cüler atılmasın diye… Ve o raporlarla insanların hayatını karartmaya hakkımız yok. Mahkeme kararlarıyla bunu yapma imkânı var, bunu yapabilirsiniz; bunu yapın. Yani bugün Suriye’den gelen, IŞİD’e mi mensup, başka bir terör örgütüne mi mensup, El-Kaide’ci mi belli değil, bunları biz aile hekimi olarak çalıştırıyoruz, kendi öz evlatlarımızı açlığa mahkûm ediyoruz. Diyoruz ki “Bunların içinde FETÖ’cü olabilir, birkaç tane terör örgütü üyesi olabilir; hepsi ağaç kökü yesin.” Ağaç kökü yedirmekle olmaz. Biz burada tıbbi aromatik bitkileri tartışıyoruz ama millete ağaç kökü yediriyoruz. Buna hakkımız da haddimiz de yok.
Şimdi, bir kişiyi bile mağdur etsek, buna hakkımız yok. Demokratik rejimlerde böyle bir şeye imkân yok.
Mihriban Yıldırım var, aylarca Ankara sokaklarında dolaştı, en sonunda “Limon satacağım.” dedi ve o kişi haksızlığa uğradığını söyledi, dedi ki: “Benim bu yapılarla alakam yok, beni haksız yere attınız.” Sonra “Mor Beyin” olduğu çıktı ama o kızımız perişan oldu. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok.
Cenk Yiğiter “KHK’li bir hukuk doktoruyum. Bazı dergilerde yazımın yayınlanması, bazı bilimsel toplantılara katılmam yasak, vakıf üniversitesinde çalışmam yasak, avukat olmam yasak, Ankara Üniversitesinde öğrenci olmam yasak, pasaport almam ve yurt dışına çıkmam yasak.” diyor. Bu kişi üniversiteden atıldı, öğrenci olması engellendi, danışman olması engellendi. Burada bu kişi niçin bunlara maruz kaldı biliyor musunuz? Sırf “barış” dedi diye. “Barış” demeyen bir kişinin doktorluk yapmaması lazım. İnsan hayatından yana olmayan bir kişinin doktorluk yapmaması lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Hipokrat yemini eden bir kişi insan hayatını karartmaz. Kim insan hayatını karartır biliyor musunuz? O F16’ları, o bombaları verdiğiniz o FETÖ’cüler var ya, biz uyardık, rahmetli Kamer Genç -saygıyla anıyorum- sizi uyardı “Bu yılan sizi de sokar.” diye ve o 50 polisi katleden, o bombayı atanlar sizler tarafından korundu ve o uyarıları dikkate alsaydınız o bombaları onlara vermezdiniz. Ama diyorsunuz ki doktorun eline stetoskop vermeyeyim çünkü ben insanların eline tankları verdim, topları, tüfekleri, bombaları verdim. Bu sizin hatanız, bunun hesabını siz vermelisiniz. Bunları yapan sizler insanların elindeki stetoskopu alamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar) 12 Eylül faşist diktatörlüğü bile, cuntası bile böyle bir düzenleme yapmadı. Siz de hani bir yönteminiz var ya eğit-donat diye, siz bir hekimi, bir kişiyi, en yüksek puanları alan kişiyi, Türkiye’nin yetişmiş beyinlerini alıyorsunuz, tıp doktoru yaptıktan sonra eğitiyorsunuz, donatıyorsunuz sonra yok ediyorsunuz. Böyle bir lüksü yok Türkiye’nin. Bu yetişmiş profesörlere, bu yetişmiş doktorlara ihtiyacı var bu ülkenin.
Şimdi, bu yasa ne getiriyor? Doktora ceza, eczacıya ceza, gemicikleri olanlara ceza indirimi. Onların cezası çokmuş, onları indirelim diyorsunuz. Eczaneye gitti bir Vermidon aldı çocuğu ateş içinde yanıyor, ona o ilacı verirse 2 bin lira ceza verecek. Öbür tarafta eczacı o ilacı verirse kendisi yanacak, vermezse o çocuğun evladı yanacak. Bunu hangi vicdan kabul eder? 2 bin lira ceza verilecek diye eczacı vermediğinde o eczacı bu sefer şiddete maruz kalacak.
Bu sağlıkçıya şiddet yasası, sağlıkta şiddeti önleme yasası değil. Onun için bu yasanın çekilmesi lazım. 5’inci maddenin dün akşamki oylamalarında maalesef -ben komisyon üyesiyim- on bir saat beklediğim hâlde bana söz verilmedi. Oldubittiyle o madde oylatılmaya çalışıldı. O madde o şekilde oylatılmaya kalkıldığından bugün tekriri müzakere kararı almak durumunda kaldınız ve tekrar görüşülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayın Sayın Şeker.
ALİ ŞEKER (Devamla) – Buradan oraya gideceğim, o yasanın görüşülmesine.
Bu yasanın derhâl geri çekilmesi lazım. İnsanları mağdur edecek, intihara sürükleyecek kararları bu kadar kolay almamamız lazım. Bu ülkenin bağımsız mahkemelerini adam gibi çalıştıralım. Yasalarımız var. Bunları uygularlarsa bunlara hak ettikleri en ağır cezaları verirler. Ama bunları bahane edip “Bütün muhaliflerimizi yok edeceğiz, açlığa mahkûm edeceğiz.” diyorsanız buna karşı direnmek haktır. Bu tür zulüm karşısında sizin de direnmeniz gerekir. Sizin de bu zulme ortak olmamanız gerekir.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, bu direnişe ortak olmaya çağırıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şeker.
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=72600