CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sadece ağacı değil, doğayı, havayı, denizi savunan onurlu Gezi direnişinin 8’inci yıl dönümünde hayatını kaybedenleri saygı ve rahmetle anıyorum. Karanlık gidecek, saray saltanatı çökecek; Gezi kalacak, gençler geleceklerini tekrar kazanacak.
Yıllardan beri, Marmara Bölgesi’ndeki rant yağması, nüfus yoğunluğu ve sanayi kirliliği Marmara’yı maalesef müsilaj belasıyla yüz yüze bıraktı. Bu gördüğünüz, Marmara Denizi’nin dibi; bu, Mars’tan çekilmiş bir görüntü değil, Marmara’nın getirildiği hâli gösteriyor. Bu da katledilen deniz mercanları; artık oksijen yok, mercanlar da bir bir ölüyor. Denizin yüzeyi artık mavi vatan değil, gri vatan hâline döndü atıklar yüzünden, arıtılmadan atılan şehir atıkları yüzünden, orada artık problar bile batmıyor. Yüzeyde strafor tabakası gibi bir tabaka oluşturdu, bu tabaka zamanla bir köpük tabakasına, daha da kabarık bir tabakaya dönüşecek.
Ben, bunu Gemlik’te bizzat kendim çektim ve orada, bu berbat görüntü, kokuşan ve canlı hayatını, canlılığını kaybeden bir deniz var. Denizin kıyısı ile deniz arasında artık bir mavilik yok. Bunlar neden meydana geldi? Uzun zamandır şehirlerin atıkları, sanayilerin atıkları, kimyasal arıtmaya tabii tutulmadan, biyolojik arıtmaya tabii tutulmadan doğrudan denize döküldüğü için. “Derin deşarj” dedikleri deşarj yoluyla halının altına süpürür gibi Marmara Denizi’nin altına şehirlerin atıkları pompalandığı için bugünleri yaşıyoruz ve bu süreç içerisinde de daha önceki görünenlerden çok daha ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. 2007’de bir iki senede geçmişti ama bunun geçeceği, ne zaman geçeceği belli değil.
Bizim, bunu önlememizin yolu, dediğim gibi, biyolojik arıtmayı acilen hayata geçirmek ve bunu yaygınlaştırmaktan geçiyor. Bir yandan, dediğim gibi, pislik, Marmara Denizi’nin altına derin deşarjla deşarj edilirken Trakya’da da Ergene havzasındaki, oradaki sanayi artıkları 2.500-3.000 fabrikanın sanayi artıkları oradan bir kilometre açığa, denizin altına bugünlerde yine deşarj edilmeye başlanacak.
Bülent Şık, Ergene havzasındaki kanseri, Dilovası’ndaki kanseri anlattığı için, deniz yaşamındaki etkilerini anlattığı için maalesef, cezalandırılmak istendi ve bu da yetmezmiş gibi KHK’yle işine son verildi. Halbuki, Bülent Şık’ın dedikleri bugün bir bir gerçek oluyor. Ergene’nin doğduğu yerde yaşam var, Ergene’nin döküldüğü yerde ölüm var ve bu ölüm ağırlaşarak devam ediyor. Artık, Marmara Denizi diyor ki: “Atıklarımızı taşıyamıyorum, pisliğinizle boğuluyorum, yeter artık ben ölüyorum, ben artık bu yükü taşıyamıyorum, gerekli tedbirleri alın.” diyor, Meclisi de göreve çağırıyor. Sadece deniz tabakası yüzeyde değil, böyle denizin dibi de bu müsilajla kaplanmış durumda ve gittikçe oksijen azalıyor, azaldıkça da dipte de balık ölümleri başladı ve bu balık ölümleri de oksijeni daha da azaltacak maalesef. Daha öncesinde, bu hızla yayılan kirlilik balıkçılığı da tehdit ediyor, hastalıklara da salgınlara da yol açacak ve bu zamanla turizmi de etkileyecek, insan sağlığını da etkileyecek. 1997-1998 yıllarında, daha asistanken ben, hamsi balığı, Marmara Denizi’nde tutulan hamsi balığı “foto bakteri” dediğimiz bir kirlenme nedeniyle güneşte, ışıkta canlanan bakteriler diyeceğimiz bakterilerin yarattığı zehirlenme nedeniyle çok sayıda zehirlenme görüyorduk. İki sene sonra bu tekrarladı ve Marmara hamsisindeki bu kirlenme öyle bir noktaya geldi ki erken dönemde avlandığında çok ciddi zararlara yol açabiliyor. O zamandan uyarmaya başlamıştı Marmara ama biz kulaklarımızı tıkadık. Artık kulakları tıkamayalım, bir yandan Kanal İstanbul’la kaynakları heba etmeyelim, Karadeniz’den gelecek organik yükü bu organik yükün üzerine yüklemeyelim, ölümü daha hızlandırıp bu cesedi daha fazla kokutmayalım. Marmara Denizi öldü, artık çürüyüp kokmasın. Bir de Kanal İstanbul’un taşıyacağı yükü, yeni nüfusu İstanbul’a yüklemeyin.
Burada, bizim bunu araştırmamızla ilgili.. Biliyorum ki yine araştırma önergesini reddedeceksiniz. Gelecek kuşaklara karşı ne diyeceksiniz? Onlara borçlar yüklüyorsunuz ve berbat bir doğa, ekokatliam, ekolojik katliam sunuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ŞEKER (Devamla) – Bu ekolojik katliama artık son vermek için Meclis görevini yapsın diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)